Ben bu satırları yazarken, MSCI GOP Indeksi 2 haftalık, Rusya MICEX ise 2 aylık dip yapıyordu. Bütün yatırım bankaları raporlarını ve finans websitelerini okuyun, Rusya bölgede F/K’sı en ucuz, 2012 büyüme tahmini en yüksek ülke. Petrol fiyatlarında da gerileme beklenmiyor. Peki öyleyse Rusya’da niye böylesine satış var? Cevabı 10 binlerce kişi, Putin’i protesto etmek için yürüdü diye. Bu önemli çünkü, küresel fonların politik riske karşı derilerinin kalın olduğu gözleminin palavra olduğunu gösteriyor. Bir ülkenin istikrarı tehlikede olduğu zaman risk primi de artacaktır.
Bu primdeki artış o anda küresel risk iştahıyla ters orantılı. Yani, bütün fonlar ağızları köpürerek riskli varlık topluyorsa, ülkenin ufak-tefek sıkıntıları göz ardı edilebilir. Ama, gelecek senenin en azından ilk yarısında risk iştahı çok düşük seyredecek. Şu ana kadar AB krizinin telaşı ile Türkiye’nin politik risk profiline yakından bakmayan yatırımcılar da bir kaç ay içinde riskin hızla yükseldiğini farkedecekler. Bu ülkede artık en leş yiyici sıcak para hariç yabancı yatırımcı barınmaz. En leş yiyici sıcak para nedir? TCMB bankalara ortalama %7.91’den borç veriyorsa, bankalara %7.90’dan borç verecek herkes bu sisteme doluşur. Hele TCMB’nin bir de zımni kur hedeflemesi varsa, yani merkez bankalarının en büyük günahı olan döviz kurunu belli bir seviyede tutmayı hedefliyorsa— oohh, bedava para. Hesabı basit. TCMB Beklenti Anketin’de 12 ay sonrası dolar/TL öngörüsü 1.80, yani TL değer kazanacak. Üstüne bir de gecelik para sattığınız %7.9’u koyun. İşte leş yiyici paranın en sevdiği denklem. Yarın, TCMB fonlama faizini %5.75’e çeksin bir günde hepsi kaçar gider.
Ama bu opportunist paranın dışında finansal sermaye girmez Türkiye’ye. Sebebi de basit. Artık hiç kimse bu ekonomi yönetimine güvenmiyor. Hükümet ve TCMB’in izlediği politikalar Harvard’da yakında “Ekonomi Nasıl Yönetilmez?” dersinde vaka analizi olarak okutulacak. TCMB 13 aydır cari açıkla mücadele ediyor, 50 milyardan 80 milyara çıktı. Kredi hacmini yavaşlatmaya çalışıyor. TCMB bu yola saptığında krediler yıllık %30 büyüyordu, şimdi %34 büyüyor. O zaman enflasyon %5’di, şimdi %10. DİBS bileşikleri %6.5’a kadar gerilemişti, bugün %10.4. 13 aydır ekonomiyi soğutamayan TCMB, Londra’da aldığı tedbirlerin önümüzdeki aylarda soğutmak için yeterli olduğunu yüzü kızarmadan iddia ediyor. Şakadan da kötü. AB’den gelen kredi darboğazı kapıya dayanmış, gelecek sene 200 milyar toplam dış finansman ihtiyacı var, hükümetin cari açığa karşı aldığı önlem, ithal malı ikamesi üretim yapacak KOBİ’lere nakit teşvik vermek. Yani bütçe dengesini daha da berbat etmek. Artık ekonominin bir numaralı riski Ankara’dır. Gelecek senenin ilk aylarında 3 büyük de kredi notumuzu düşürdüğünde “Atilla dediydi” diyeceksiniz.
Risk primindeki artışın ikinci nedeni bölgesel gerginlikler. Bu hususta AKP’nin hiç bir kabahati yok, aksine son derece dirayetli ve akılcı bir dış politika çizgisi izliyor, ama Arap’ın deyimiyle “ahali puşt”. Bölgede Rusya ve İran’la Batı arasındaki iki ihtilafın tam ortasındayız, çamur ister istemez bize de sıçrayacak. Birincisi Füze Kalkanı. Rusya ve İran Füze Kalkanı istemiyor, biz Malatya’ya radar istasyonu kuruyoruz. İkincisi Batı İran’ın nükleer silah edinmeye çok yaklaştığına emin. Bir iki hafta içinde ABD ve AB’den şimdiye kadar görülmemiş sıkılıkta yeni yatırımlar gelecek. Biden ve Panetta boşuna Ankara’ya gelmiyor. Yaptırımlara bizim de katılmamızı isteyecekler. Bu yaptırımlar da yetmezse, İsrail bir sene içinde İran’a hava saldırısı düzenleyecek. İran da karşılık olarak Türkiye dahil bölgedeki tüm sivil ABD-İngiliz hedeflerini vuracak.
Yazının devamı için BURAYI ziyaret ediniz.