Türkiye 2011 senesini aflarla geçirdi. Her ne kadar adına yapılandırma da denilse, matrahların artırılması, eski defterlerin temizlenmesi ve ödenememiş vergi borçlarının üzerine çizik atılması adına yapılmış bir işlemdi.
Zaten iktidar hızını alamayıp, vergi ve sigorta primi ile başlayan aflar silsilesini kamuya ait tüm alacaklara uyguladı. Milyarlarca lira yok sayıldı ve 2011 bütçesinde gelir kalemleri arasında gözükmeyen, 2010 bütçesinde de gider olarak yazılmayan bu paranın akıbetinin ne olduğu tartışılmadı bile…
Peki iktidar bunu niye yaptı? Sonrasındaki gelişmelerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarından anladık ki, bundan sonraki süreçte kazancının kaynağını açıklayamayanın üzerine gidilecek. Hatta Şimşek durumu abarttı ve gelirinden fazla harcaması olanın sorgusuz sualsiz işlem göreceğini söyledi.
O zaman ben Maliye’ye bir ihbarda bulunmak istiyorum. Türkiye’de gelirinin çok üzerinde harcama yapan bir kurum var. 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti… Bağlantılı olarak 74 milyon nüfus… Kanıtı mı? 2011 senesinin 10 aylık diliminde 65 milyar dolar cari açık ne anlama geliyor? Birilerinin gelirinin çok üzerinde harcama yaptığı sonucunu doğurmuyor mu?
Üstelik iş burada da bitmiyor. Bir de kaynağı belirsiz para girişi var. Son yıllarda kılıfı olsun diye icat edilen ve ön plana çıkarılan ‘net hata noksan’ kaleminden bahsediyorum. 10 aylık performans hiç de yenilir yutulur cinsten değil. 2011 yılının Ocak-Ekim döneminde Merkez Bankası verilerine göre ülkeye giren kaynağı belli olmayan para 13,1 milyar dolar…
Bu ne parasıdır? Nereden gelir, nereye gider, kimi finanse eder, kimin cebini hortumlar? Eğer ortada bir kazanç söz konusu ise vergilendirilmiş midir? Kaynağı belli olmadığına göre muhtemelen, hayır…
Peki şimdi ne yapılması gerekiyor? Kaldırın buradan kamuyu, tüm bu özelliklerin bir firmaya ait olduğunu hesap edin. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarını söylemedi mi? Kimsenin küçük ya da büyük diye koruma altında olmadığının altını çizmedi mi?
Hadi o zaman dönüp, işe üyesi olduğu yürütmeden başlasın. Hem gelirinden çok harcıyor, hem de Hazinesi’ne kaynağı belirsiz para girişi oluyor. Lafın özü adama önce ‘kapının önünü süpür’ derler.
Fakat elbette bu konuda harekete geçmek mümkün değil. Ama en azından sağa sola çıkıp ‘mali disiplin’ tafralarıyla bizi saf yerine koymayın. Bu arada tekrar altını çizeyim. Böyle bir uygulamanın yapılması mümkün değil.
Mehmet Şimşek bu belli mi olur? İroni yaptığımı düşünmeden salar Maliye’yi Hazine’nin üzerine… Ertesi gün manşetlerde okuruz. ‘Hazine’ye Maliye baskını’… Yine de sanırım korktuğum başıma gelmez. Çünkü en azından Bakan Şimşek memurları göndermeden önce bakacaktır. Denetime gidilen yerin patronu kim?