Kısa vadede günü kurtarmak ve ihtiyaçları karşılamak konusundaki büyüyen endiÅŸelerin yarattığı bunaltıcı baskı küresel düzeyde her kesimi etkiliyor. Akıl saşıyor ve korkular belirleyici oluyor; bu ortamda alınan kararlar, gündeme gelen yorumlar ve piyasalardaki tepkiler gerçekçi olamıyor. Sorunlar ağırlaşıyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor. Ä°stikrarsızlığın dalgalı bir ÅŸekilde büyümesi önlenemiyor. Avrupa BirliÄŸi liderlerinin aldığı mali birlik yönündeki kararların uygulanabilirliÄŸini sorgulamak kimsenin iÅŸine gelmiyor. Biraz düşünüp sormak gerekiyor: Avrupa BirliÄŸi üyeleri arasında bütçe açığının gayri safi milli hasılalarına oranı yüzde 3’ün altında olan ekonomi var mı? EÄŸer yok ise hepsi çok ciddi kemer sıkmak zorunda kalmayacak ve yaÅŸanacak daralma mevcut sorunlara yenilerini ekleyerek durumun ciddiyetini artırmayacak mı?.. EÄŸer mali birlik konusu parasal geniÅŸleme yolunu açmak amacı ile paravan olarak kullanılmıyor ise öncelikle bu sorulara yanıt aranması gerekmiyor mu?..
Ama öyle olmuyor ve bu tür sorular sorulmuyor. Finansal piyasalar ve diÄŸer ekonomiler AB’yi parasal geniÅŸlemeye zorluyor ve bu yöndeki baskılar artıyor. Almanya’nın direnci ise sonunda kırılıyor fakat durum olduÄŸundan farklı gösteriliyor. Hem dış hem de kendi kamuoyu baskısından bunalan ve sayıları hızla artan sorunlu üyeler ise kerhen desteklemek dışında bir seçenek bulamıyor. Baskı altında alınan kararların uygulanabilmesi veya verilen sözlerin tutulması bir mucizenin olmasına ve her ÅŸeyin öngörülenden daha iyi gitmesine bağımlı kalıyor. Bir an için yanıldığımızı tüm üyelerde çok sıkı maliye politikası uygulamasında ve para politikasının olabildiÄŸince gevÅŸetilmesinde samimi olunduÄŸunu, mali kriteri yerine getiremeyenlere verilen destek ve kredilerin önemli ölçüde kısıldığını düşünelim ve soralım: AB üyelerinin borç sorunu ağırlaşır mı, yoksa düzebilir mi? Mali sektör kredileri daha sorunlu hale gelir mi, yoksa iyileÅŸir mi? Ortak pazarda talep artar mı yoksa azalar mı? Bu politika kombinasyonu sorunluları iyileÅŸtirmez, daha az sorunlu olanları diÄŸerlerinin yanına göndererek yeknesaklığı saÄŸlayabilir, ancak istikrarsızlık hızlı bir tırmanış eÄŸiliminde olur ve her ÅŸey olumsuz yönde deÄŸiÅŸmeye baÅŸlar. Olumsuz rekabet koÅŸulları ve talep daralması potansiyelini dikkate almayan yaklaşımların orta vadede baÅŸarı ÅŸansı sıfırlanır. Aynı gemide olanların kaderleri birbirinden farklı olamaz. Bu gerçeÄŸi görenlerin ciddi bedeller ödemek pahasına gemiyi terk etmeye teÅŸebbüs etmesi veya baskıların yön deÄŸiÅŸtirmesi de tesadüf olmaz…
Her ihtimalde euro dalgalı bir ÅŸekilde deÄŸer kaybedecek ve bölgede enflasyon baskısı artacak gibi görünüyor. Ayrıca yaÅŸ ortalaması, rekabet koÅŸulları ve talep durumu nedeniyle istihdamın daralması olasılığı da oldukça yüksek. Bu tablo AB’yi yatırım yapılabilir bir bölge olmaktan çıkarıyor ve çözümsüzlüğün tüm finansmanı Avrupa Merkez Bankası’nın üzerinde kalacak gibi görünüyor. Bölgeye iliÅŸkin riskleri alma isteÄŸi azalacak ve muhtemelen güven bunalımı derinleÅŸecek. Bu geliÅŸmeler bölgenin ticaret ortaklarını ve dünya ekonomisini de aynı yönde etkileyecek. AB’nin kendi sorunlarını çözemeyecek kadar yaÅŸlı ve yorgun olduÄŸu tükenme dönemine girdiÄŸi kanaati giderek yaygınlaÅŸacak… Ancak baskı altında günü kurtarmaya çalışanlar bu gerçekleri bilecek, fakat bu konuda herhangi bir yorum yapmayacak ve tartışmayacaklar.
Avrupa coÄŸrafyasında yaÅŸanan geliÅŸmeler Türkiye ekonomisini de yakından ilgilendiriyor. Orta vadede bazı üretim tesislerinin doÄŸuya doÄŸru kayma olasılığı elbette var. Fakat birincil ihracat ve dış finansman kaynağımızda yaÅŸanan olumsuzluklar bizim için de belirsizlik ve kırılganlığı artırıyor. Bu nedenle çok olumsuz koÅŸullarda tüm tercihleri deÄŸiÅŸtirmeye zorlanıyoruz. Mecburiyetler bölgede yaÅŸananlardan ders almamızı ve benzer hatalardan kaçınma ÅŸansımızı sınırlıyor. Daha fazla risk alarak mı yoksa daha muhafazakar bir tavırla mı bu açmazdan en az hasarla çıkabileceÄŸimizi kestiremiyoruz!.. DurgunluÄŸa raÄŸmen yüksek düzeyli cari açık, enflasyon ve iÅŸsizlik yönündeki baskılar kapımızı çalıyor… Ä°htiyaçların karşılanması konusunda büyüyen endiÅŸeler her kesimi olmayacak iÅŸe evet demeye zorluyor.
AB yetkililerinin aldığı kararlar sonrasında yaşanan ilk tepkiler parasal genişlemenin zorlanmaya devam edeceğine işaret ediyor. Sermaye ve emtia piyasalarının ilk tepki olarak yükselmesi, sorunlu üye tahvillerinin prim yapması gibi eğilimler olgunlaşmış bir stratejiden çok tepki niteliği taşıyor. Ancak bu durumun kalıcı olamayışı oynaklığı artırırken riskten kaçınma eğilimini destekleyerek belirsizliği artırıyor. Mali sektör ve yatırımcılar daha seçici olmaya mecbur oluyor. Farklı sebeplerle olsa da durgunlaşma potansiyeli yüksek olan ekonomilerden, başka bir deyişle kabul edilebilir seviyeden daha yüksek bütçe veya cari açık veren ülkelerden uzak durma eğilimi ağır basıyor.
Yazının başında dile getirdiÄŸimiz gibi olumsuz baskılar altında alınan kararlar ve yapılan yorumlar gerçekçi olamıyor, verilen sözler tutulamıyor. Hiçbir ÅŸey göründüğü gibi olamıyor, sorunlar ağırlaÅŸtıkça daha önce olmaz denilen tercihler zorunluluk haline geliyor. BelirsizliÄŸe meydan okumak çözüm olamıyor…