Fitch’in görünümü değiştirmesi parlak siciline rağmen Türkiye’nin kısa vadede yatırım yapılabilir olmayacağı demek.
Bu günlerde dünya size de zembereği boşalan saat gibi geliyor mu? Vallahi bana öyle geliyor. Dedemin eski mekanik saatinin zembereği boşalınca da aynen böyle olurdu. Akrep ile yelkovan çıldırmış gibi dönmeye başlardı. Zaman hızlanmış ve geride kalıyormuşum gibi gelirdi. Aslına bakarsanız, zaman daha hızlı filan akmıyor. Peki, nereden geliyor bu “Teker teker gelin kardeşim” hissi? Ben ona ‘ev ödevini yapmamış çocuk kompleksi’ diyorum. Dünya değişiyor ve biz ona uyum sağlamak için yapmamız gerekenleri uzunca bir süredir erteliyoruz. Sonra işte böyle oluyor. İmtihanın soruları özellikle çalışmadığınız yerlerden seçilmiş gibi duruyor. Onlar öyle değil ama siz hazırlıksız olduğunuz için size öyle geliyor. Ekonomide de siyasette de durum aynen böyle. Gelin bugün olup bitenlere ve bizim hazırlıksızlığımıza aynı anda bir bakalım.
“2007’den beri Türkiye’de sigara yasağı dışında hiç reform olmadı” derken abarttığımı düşünmüyorum. Asıl yapılması gerekeni sürekli olarak ileriye öteliyoruz. Zamanın bize sunduğu olanaklardan da yeterince yararlanamıyoruz. İşler iyiyken ertelediğimiz ev ödevleri, sıkıntılı zamanlarda bize o “Teker teker gelin kardeşim” hissini yaşatıyor. Sanırım bizim mahallede duvara çarpmadan reform olmuyor.
Ekonomiden başlayalım: Avrupa bankaları artan biçimde Avrupa Merkez Bankası tarafından fonlanmaya başlandı. Bu ne demek? Avrupa bankaları bankalar arası piyasada birbirlerine borç vermekten kaçınıyorlar demek. Piyasa işlemiyor çünkü kimse kimsenin geri ödeme kabiliyetinden emin değil. Herkes, şehir şebeke suyuna kanalizasyonun karışması gibi, bilançolarda fiyatın riskini yansıtmayan varlıklar olduğundan emin ama kimin bilançosunda ne var, kimse tam olarak bilmiyor. O zaman ne oluyor? Ortalığı bir genel güvensizlik sarıyor. Kimse kimseye borç vermiyor. Ben, bankanın eski başkanı Trichet’nin, bir özel sohbette, Avrupa ile ABD farkını anlatırken “Orada bankaları Merkez Bankası fonluyor, burada ise bankalar arası para piyasası işliyor” dediğini hatırlıyorum. Bakın şimdi karar günü Avrupa için de geldi.
Bu arada Fitch, Türkiye’nin görünümünü pozitiften durağana indirdi. Bu ne demek? Parlak siciline ve geleceğine rağmen Türkiye’nin kısa vadede kolayca yatırım yapılabilir bir ülke olmayacağı demek. Aynı zamanda, yüksek cari açık gibi kırılganlıklar karşısında para politikasına güvensizlik oyu demek. 2012’de Türkiye’nin 2008’e göre krizden daha fazla etkileneceğinin bir kez daha altının çizilmesi demek. Ev ödevimizi yapmadığımız için Avrupa’da derinleşen kriz karşısında içimizden o “Teker teker gelin kardeşim” hissi yükseliyor.
İşin siyaset tarafında günün gelişmesi elbette Sayın Başbakanımızın “Dersim için özür diliyorum” açıklamasıydı. Ben bu açıklamanın Türkiye’nin tarihi ve coğrafyası ile barışması sürecinde önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bölgesel güç bu adımları atarak olacak. Açıklama için Sayın Başbakan’ı kutlamak gerektiğine de inanıyorum. Ama bu zembereği boşalan dünyada özür dileme sanki gargaraya gelmiş gibi duruyor. Eğer ev ödevimizi zamanında yapabilmiş olsaydık, demokratik açılım sürecini maharet ve cesaretle devam ettirebilseydik şu anda kendimizi şimdi olduğumuzdan daha iyi hissedecektik.
Şu anda, Suriye’nin Libyalaşma ihtimalinin arttığı bir süreçteyiz. Bu nedir? Bu artan bir etnik ve mezhepsel çatışma ihtimalidir. Bekleyin, daha sıra İran’a gelecek. Türkiye’nin etnik ve mezhepsel çatışmalarda başı dik bir biçimde arabuluculuk yapabilmesi, taraf olabilmesi için önce kendi etnik ve mezhepsel meselelerini halletmiş olması gerekir. Olmazsa bölge ülkeleri arasında artan güvensizlik, ülkelerin birbirleri ile olan bağlantılarını keser atar. “Dersim için özür diliyorum” diyebilen ve bu konuda soruşturma açabilen bir Türkiye hem bölgedeki çatışmalardan daha az etkilenir hem de o çatışmaların şiddetini azaltmak için devreye gönül rahatlığı ile girebilir. Bölgeye anlamsız ve amaçsız uluslararası müdahaleyi engelleyecek olan da budur.
İmtihanın tadını çıkarmamıza mani olan, ev ödevlerini zamanında yapmamış olmamızdır. Son pişmanlık fayda eder mi etmez mi? Göreceğiz.