2012 seni dünya ekonomisi açısından hoş bir resim vermiyor. İşin savaş çığlıkları boyutu bambaşka bir tartışma konusu. Ortadaki faturanın tahsil edilebilmesinin bir sıcak çatışma, gasp ve bir de ekonomik yanları var.
Kuzey Afrika’dan başlayarak İran’a kadar uzanan, daha sonrasında da nereye gideceği belli olmayan operasyonun ekonomik yanları kaynakların yağması üzerine kurulu… Hatta Yunanistan meselesini de bu çerçevenin içine oturtabiliriz.
Fakat ortada soygunla beraber oluşan fatura çok ağır… Bu nedenle bir yandan da ekonomik yansımalar, özelleştirme ve benzeri yöntemlerle gaspı getirecek. Tam bu aşamada nasıl bir büyüklükten bahsediyoruz, ona bakmak lazım.
Küresel ekonomik krizi (soygunu) öngören düşünce kuruluşu Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuarı son yaptığı analizlerle önemli bir tespiti de bizlerle paylaştı. Önümüzdeki süreçte batılı ülkelerin kamu borçlarının yüzde 30’unun silinmesiyle 1,5 yıl içinde 15 trilyon doların buharlaşacağını söyledi.
Daha önceki uygulamalarla da buharlaşan miktarın, yani ödetilmesi gereken zararın boyutu 30 trilyon doları bulacak. Belki son dilim tahmin ama, kuruluşun raporları ortaya koyuyor ki 15 trilyon dolar gitmiş vaziyette… Peki bu para yok mu sayılacak? Ekonomide böyle bir şey olmayacağına göre bu fatura ödenecek.
İşte sürekli coşku verilen gelişmekte olan ülkeler ve BOP kapsamındaki coğrafya bunun adresi olacak. Vaka bu… Peki bir de işin çerçevesini açalım. Türkiye ekonomisi ne durumda? Parası batıranları ve mevcut iktidarın açıklamalarına göre son derece güçlü ve iyi…
Madem öyle ben de bir teklifte bulunuyorum. Eli güçlü bir borçlu olarak alacaklılarla masaya oturulsun. Az ya da çok değil, sadece onlar kadar kamu borcumuzun silinmesi sağlansın. Elbette faizleriyle birlikte…
2001 krizinde devalüasyon nedeniyle ilk 6 ayda oluşan sanal kârlılık nedeniyle bize aynısı yapmadılar mı? Alınacak malların bedelinde anlaşma dışı pazarlıklar, kur dengesi açısından sabitlemeler yaşanmadı mı?
Gelelim asıl soruya: Türkiye bunu yapabilir mi? Cesaret derseniz, ‘one minute’ten ya da Mavi Marmara gibi tiyatrolardan daha fazla cesaret gerektirmiyor. Ama göbekten bu kadar dışa bağımlı kılınmış bir ekonomik model ve ‘borcun sürdürülebilirliği’ üzerine kurgulanmış bir finans ve ekonomik anlayışla bunu yapamazlar.
İşte şimdi anladınız mı, ekonomik bağımsızlık ne demek?
Ne derseniz deyin, cevap hep ÅŸu olacak ” ama biz BÃœYÃœYORUUUUZ ”
Ãœlkede her aradığını bulabilen cühela kesim ” elimi sallasam ellisi ” diyoooor
Bu şartlarda 1 dolar= 1 lira olsun nasıl istenirin tasası bizlere kalıyor !
Bağımsızlığı, bağlamak olarak algıladıklarından TÜRBAN oldumu yeter diyorlar !
Arkaları açıkta kalıp üşüyünce anlayacaklar ama, GEÇ OLACAK!
İkinci Cumhuriyetçiler var ama ikinci bir ATATÜRK yok !
NE OLACAK ŞİMDİ ?