Dünya ekonomisinin lokomotif ülkelerinin bugünlerde başı dertte… ABD’den AB üyesi ülkelere kadar hepsinin sıkıntısı, yıllarca farklı yöntemlerle makyajladıkları ve kumar ekonomisini destekleyerek oluşturdukları güçlü ekonomi imajının tek tek yıkılıyor olması…
Bu ülkeler süreç içinde siyasal baskı yapabilmek ve soygunlarını hayata geçirmek adına, reyting kuruluşlarıyla içli dışlı çalıştılar. Bu konuda en çok mağdur olan ülkelerin başında geliyoruz. Yıllarca ekonomik gerçekleşmelerimizi süreçlere göre olumlu ya da olumsuz değerlendirerek, ekonomiye siyaseti karıştırdılar.
Bu benim fikrim ama tek başına bana ait bir iddia değil. Açıkçası son süreçte yaşananlar ve ortaya konulan tepkiler bunu doğruluyor. Bu kuruluşların yıllarca riskli olan ekonomileri, gelişmiş ülkeler adına nasıl iyi gösterdiklerini, düzelme aşamasında olanları da riskli sınıfına koyarak borçlanma maliyetlerini arttırdıkları tek tek ortaya çıkıyor.
Bu arada yıllarca bunun maliyetini ödemiş bir ülke olarak, konuyu her gündeme taşıdığımızda ‘bak reyting kuruluşları Türkiye’ye ne kadar iyi diyor. Nereden çıkarıyorsunuz ekonominin sıkıntı içinde olduğunu’ diyenler, bugün bu kuruluşları alaşağı ediyor. Peki neden şimdi ‘kral çıplak’ deniliyor? Yani tezgâhın şu anda ortaya çıkmasının sebebi ne?
Çünkü ekonomik bazlı göstergeler, gelişmiş ülkelerin de ayıplarını ortaya koymaya başladı. Yunanistan’ın yıllarca bilançolarını nasıl makyajladığı konuşulmuyor mu? Bunu onaylayan kuruluşlar nerede? Şimdi onlar günah çıkarıyorlar. Ve bunu yaparken de okyanusun iki yakasındaki savaşın arasında kalmış durumdalar.
Herkes kontrolü altındaki reyting kuruluşuna, karşısındaki cephenin gerçeklerini açıklatınca, pislik de tek tek sokağa dökülüyor. Durum böyle olunca da ‘koskoca’ diye nitelendirilen ekonomilerin süreç içinde ne kadar içi boş çuvallar haline getirildiği gerçeği gözümüzün içine sokuluyor.
Yani yıllarca bu kuruluşlara adeta tetikçilik yaptıranlar, çıkar çatışmaları ortaya çıkınca, sistemin kendilerine bumerang gibi dönmesi gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Dünyadaki rant paylaşımı ve faturanın daha önce ihale edilmesi amacıyla sıra kavgası çıkınca, herkes bir başkasının ayağına çelme takarak, gerçek fotoğrafı açıklatıyor.
Ve şimdi bunun da yavaş yavaş farkına varmaya başladılar. Önce kredi derecelendirme kuruluşlarının gelişmiş ülkeler içinde kötü duruma düşenler için açıklama yapmaması görüşünde birleşmeye çalıştılar. Olmadı… Çünkü fatura büyük, ödetilecek yerler belliydi. Sırada öne geçen, önümüzdeki sürece daha rahat girecekti.
Kavga bitmeyince, bu kuruluşları artık dikkate almamak ve yetkilerini de sınırlandırmak konusunda uzlaşmaya çalışıyorlar. Bir anlamda onları devre dışı bırakarak, bu kaos sürecini, kontrolsüz bir biçimde yönetmeye çalışıyorlar. Bu mümkün olacak mı, göreceğiz? Fakat şahit olacağımız şu ki, rekabet içinde herkes kendi yanındakine karşısındakinin hatasını açıklatmaya devam edecek?
Biz ne yapacağız? Daha itiraz noktasını bu temele oturtmaktan bile uzak bir akıl ortaya konulduğu için, ancak ‘bu kuruluşlar tarafsız değil, Çünkü bizim notumuzu artırmıyorlar’ diye bağırıyoruz. Bu da gösteriyor ki, halen ‘iyi’ derlerse sorun yok zihniyetindeyiz. Yani resmi okuyamamışız.
Ankara’ya sesleniyorum: İyi deseler ne olacak, kötü deseler ne değişecek? Bu kafayla ancak önce kendinizi, sonra da kamuoyunu kandırmaya devam edersiniz. Bırakın bu kuruluşları, akıllı bir özeleştiriyle kendi gerçeklerimize dönelim. Yoksa onlar karşı kıyaya, bizim sırtımıza basarak geçmeye devam eder. Lafın özü şu: Çıkın denizden, üzerine basıp sizi kullananlar var.
ÇIKAMAZLAR ! ZÄ°RA ”HAÅžEMALARINI ” KAPTIRMIÅžLAR !