Çok borcunuz olduğunu mu düşünüyorsunuz. Kredi kartından mahalle esnafına kadar açık hesabınız kabardı mı? Medyadan bir ses gelir: İyisin iyi. Merak etme, sen zannettiğinden daha güzel bir durumdasın. Ama? Sus, sen anlamazsın…
Ev sahibine kiranızı ödeyemediniz, bu da sizde önemli ölçüde bunalım yaratıyor. Nasıl bir çıkış yolu bulabileceğinizi düşünüyorsunuz. İşin içinden çıkamıyor musunuz? Medyadan bir ses gelir: İyisin iyi. Merak etme, TOKİ sana ev yapacak. Ama? Sus, sen anlamazsın…
İşinizden çıkarıldınız. Yeni iş de bulamıyorsunuz. Öylesine çaresizsiniz ki, Türkiye’de bu düzenin böyle gitmeyeceğini düşünmeye başlıyorsunuz. Bu tepkinizi dile getirmeyi mi düşünüyorsunuz? Medyadan bir ses gelir: İyisin iyi. Senin sorunun mesleksizlik… Bak TÜİK rakamlarına herkes iş bulamıyor. Bu sadece senin sıkıntın… Ama merak etme, sen zannettiğinden daha güzel bir durumdasın. Gel bizim tarikatın toplantılarına ayarlarız bir şeyler. Ama? Sus, sen anlamazsın…
Vatandaşsınız aldığınız para geçinmenize yetmiyor ya da üreticisiniz maliyetlerin altından kalkamıyorsunuz. Bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini dillendirmeye başlıyorsunuz. Artan fiyatlar karşısında eridiğinizi mi söylemeye niyetleniyorsunuz? Medyadan bir ses gelir: İyisin iyi. Merak etme, sen zannettiğinden daha güzel bir durumdasın. Bak enflasyon rakamlarına… Sürekli bir düşüş halinde… Ama? Sus, sen anlamazsın…
Çocuğunuzu devlet okuluna gönderiyorsunuz. Fakat okuldan sürekli bir para talebi var. Bu nasıl bir çelişkidir, ‘bu ülkede eğitim parasız değil mi’ diye düşünüyorsunuz. Bir itiraz mı yükseltmeye niyetleniyorsunuz? Medyadan bir ses gelir: İyisin iyi. Merak etme, sen zannettiğinden daha güzel bir durumdasın. Bak özel okullara ne kadar çok para istiyorlar. Canım sen de çocuğuna kendi sıranı kendin yaptır. Ama? Sus, sen anlamazsın…
Elbette bu itirazı her şeye rağmen dile getirip, ‘parasız eğitim’ isterseniz, ileri demokrasi gereği 18 ay hapse konulduktan sonra, ‘suçu yok’ denilip serbest bırakılmak da ikinci bir seçenek.
Bu listeyi uzatıp, götürmek mümkün… Fakat ülkede öyle bir medya operasyonu yapıldı ki, senfoni orkestrası gibi tek bir ağızdan, hatta tek kişinin ağzından bağırıyor. Orijinali meydanlarda itiraz edenlere küfür ederken, yayını da insanlara tek problemin kendinde olduğuna ve kendisinin de sistem içerisinde kalarak bunu aşacağına ikna kampanyası sürdürüyor.
Gazeteleri, televizyonları açıyorsunuz ‘abartma, iyisin iyi’ kampanyasını dinliyorsunuz, sonra kendinizle baş başa kaldığınızda bir bakıyorsunuz ki, sorunların hepsi tüm azametiyle ortada duruyor. Peki siz kime inanıyorsunuz? Kendi gerçeğinize yabancılaşmak ise tercihiniz, o da sizin bileceğiniz iş. Bu kafayla şu sözü daha çok işitirsiniz: Abartma! İyisin iyi…
”Kendi gerçeÄŸinize yabancılaÅŸmak ise tercihiniz, o da sizin bileceÄŸiniz iÅŸ.” (Çetin Ãœnsalan )
KENDÄ°NE YABANCILAÅžMA
Bu terim temel olarak, bellek kaybı ve kişiliksizleşme vb. olaylarındaki gibi kimlik duygusunu yitiren insanlardaki aşırı durumlara uygulanır. Uykuda olmayan ve organik bir beyin rahatsızlığı bulunmayan bir insanın kim olduğunu, nerede bulunduğunu ya da ne iş yaptığını veya yapmakta olduğunu bilmemesi.
Kendine yabancılaşmanın daha hafif türlerinde tam bir kimlik ve yönelim kaybı olmaz, ancak bilinçli deneyime yönelik genel yeti zayıflar. Örneğin, sanki bir sis bulutu içindeymiş gibi yaşayan birçok nevrotik insan vardır. Onlar için hiçbirşey net değildir. Hem kendi duygu ve düşünceleri, hem de öteki insanlar ve bir durumun sonuçları bu insanlar için bulanıktır. Örneğin, ayaklarının soğuk olup olmadığı sorulduğunda, bir düşünme süreci yoluyla soğukluk duygusunun farkına varmak zorunda kalabilir.Evinin kendi evi olduğu duygusu taşımıyor olabilir; evi onun için bir otel odası kadar kişisel olmayan bir şeydir.( vatanında misafir yaşayan anadolu insanı gibi.karınca)
Bu, nevrotik bireyin kendi duygularından, arzularından, inançlarından ve enerjisinden uzaklaşmış olmasıdır.Bu, bireyin kendi yaşamında etkin ve belirleyici güç olma duygusunu yitirmiş olmasıdır.
Nevrotik birey, hissetmesi gereken şeyi hisseder, arzulaması gereken şeyi arzular, hoşlanması gereken şeyden hoşlanır. Başka bir deyişle iç buyrukların mutlak egemenliği onu bağnazca, olduğundan ya da olabileceğinden farklı bir şey olmaya iter.( ya da toplum mühendisleri tarfından iteklenir. karınca )
Eğer kendiliğinden duygulara sahip olacak, kendi kararlarımızı verebilecek ve bunların sorumluluğunu üstlenebilecek kadar kendimiz olursak, bu durumda sağlam bir temel üzerinde bir birlik duygusuna da sahip oluruz.(Karen Horney)
BİZ,İNSANIMIZ, TOPLUMUMUZ, NEVROTİKLİĞİN SARMALLARINDA İTE KAKA İLERLİYORUZ.( karınca )
EÄŸer düşünürsek, bu bireysel psikolojik problemin nasıl toplumsallaÅŸtığını, birebir cümlelere karşılık getirerek bulabiliriz. EÄŸer düşünürsek…