Geçen yazıda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hesaplanan İnsani Gelişme Endeksi’nin (İGE) 2011 yılı sonuçlarına baktık. 187 ülkeyi kapsıyor. İki ana kalemden oluşuyor.
Biri ekonominin verimliliğini ölçen kişi başına milli gelirdir. Ancak Türkiye’de yapıldığı gibi, TL dolara cari kurdan çevrilmiyor. Temsili mal-hizmet sepetini eşitleyen satınalma gücü paritesi (SGP) kullanılıyor. Sabit 2005 yılı fiyatları baz alıyor.
Diğeri toplumsal refahı ölçüyor. “Gelir-dışı insani gelişme endeksi” (GD-İGE) biri sağlık, ikisi eğitimden, üç göstergeyi yansıtıyor: Doğumda yaşam beklentisi, yetişkin nüfusun ortalama eğitim süresi ve çocukların beklenen eğitim süresi.
Döviz kurunun etkisi
Türkiye’de ikisi arasındaki uçurum hemen göze çarpıyor. Kişi başına gelir sıralamasında 67’nci, buna karşılık GD-İGE sıralamasında 112’nci çıkıyor.
Farkın nedenleri üzerinde durmak istiyorum.
Böyle durumlarda aklıma ilk gelen ölçme hataları ihtimaline bakmaktır. GD-İGE ile başlayalım. Üç göstergenin de ölçülmesi kolaydır. Tüm ülkelerde aynı yöntem kullanılmaktadır. Türkiye’de sorun çıkarması için bir neden yoktur.
Ya kişi başına milli gelir? TL cinsinden milli gelirin doğru hesaplandığını kabul ediyorum. Son milli gelir serileri gerçekçi duruyor. En azından diğer ülkelere kıyasla sistematik bir hata gözükmüyor.
Sanırım tahmin ettiniz; aynı şeyi döviz kuru için söyleyemiyorum. Cari kur yerine SGP kullanılması kurla ilgili sorunlardan bir bölümünü çözüyor. Ama bizim açımızdan önemli bir soruna çözüm getiremiyor.
Nedir o sorun? TL’nin aşırı değerli olması halinde içeride reel gelirler şişiyor. Yani aynı TL gelirle fiilen daha fazla ithal malı satın almak mümkün oluyor. Bu da SGP ile ölçülen kişi başına gelirin daha yüksek çıkması sonucunu doğuruyor.
İlginç şekilde karşımıza gene reel kur sorunu geldi. Örneğin daha küçük bir dış açığa olanak sağlayacak kur düzeyinde Türkiye’nin kişi başına geliri de daha düşük çıkacak. Yani Türkiye gelir sıralamasında 67 yerine belki 77, belki 87’nci sıraya gerileyecek.
BigMac döviz kurlarını hatırlayalım. Kişi başına gelire göre düzeltince, TL yüzde 50 değerli çıkıyordu. Kaba bir hesap yaptım. Kişi başına gelirde Türkiye’yi 15-20 sıra geriye atmaya yetiyor.
Refahın dağılımı
Diğer sorun, üretim düzeyi ile refah göstergeleri arasında mekanik bir ilişki olmamasıdır. Araya toplumsal tercihler girer. Siyasi kararlara yansır. Aynı üretim ve gelir düzeyinde farklı refah dağılımları oluşur.
GD-İGE iki alana bakıyor: Sağlık ve eğitim. Yani ülkelerin bu alanlardaki çabalarını karşılaştırıyor. Vatandaşının sağlık ve eğitimine önem veren ülkeler sıralamada yükseliyor. Özel tüketimi tercih eden ülkeler ise geride kalıyor. İktisatçı dili ile söylersek, özel tüketimle sosyal refah harcamaları arasındaki toplumsal tercihten etkileniyor.
Türkiye’nin nisbi yerini çok iyi özetleyen bir örnekle bitirelim. İGE sıralamasında Ürdün üç altımızda (95’inci) yer alıyor. Halbuki kişi başına geliri Türkiye’nin yarısına ulaşmıyor (5 bin 300 dolar). Bence işin özü budur.