Artık Avrupa’daki kriz nasıl seyrederse seyretsin Türkiye’yi her durumda aynı ölçüde olumsuz etkileyecek.
Uçak seyahati sırasında, türbülans başlarsa öyle demezler mi? “Aman yerinizden kalkmayın ve kemerinizi bağlı tutun”. Kendi emniyetiniz için elbette. Her zamankinden daha fazla temkinli olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Yunanistan Başbakanı Papandreu’nun uygulayacağı ekonomik tedbirleri halka sorma kararı Avrupa’yı karıştırdı. Ortada Yunanistan’a karşı bir nevi ‘nankör kedi’ tepkisi var. İzliyorsunuzdıur. Avrupa referandumda çıkacak bir ‘hayır’ kararının ekonomiyi olumsuz etkilemesini bekliyor. Avrupa için böyle bir durumda beklenen şimdikinden daha büyük bir çalkantıdır. Bu ilk noktadır. Türkiye açısından bakıldığında da çalkantılı bir yeni döneme giriyoruz. Ama bana kalırsa Türkiye’de beklenen çalkantının, Avrupa krizinin bundan sonra alacağı biçimle doğrudan bir alakası yoktur. Bu da ikinci noktadır. Avrupa’nın krizi bugüne kadar bizi o kadar da olumsuz etkilememişti. Şimdi artık, Avrupa’daki kriz, nasıl seyrederse etsin, Türkiye’nin her durumda aynı ölçüde olumsuz etkileneceği bir yeni dönemin başlangıcındayız. Ancak Türkiye’ye yönelik artan risk algılaması bizatihi merkez bankası politikalarından kaynaklanmaktadır. Merkez Bankası politikalarının görünen ilk sonucu artan finansal istikrarsızlık olacaktır. Banka burada hakikaten trajik bir konumdadır. Bu da bugün için üçüncü tespitimdir. Neden Merkez Bankası’nın vaziyetini trajik buluyorum? Merak edenleri beklerim, efendim.
Geldiğimiz noktada, Avrupa bankalarının kredi dereceleri düşürülüp, fonlama maliyetleri arttıkça, Türkiye için cari işlemler açığını sorunsuz finanse etme imkânı zaten azalmaktadır. Dün, krizin başında, Avrupa’nın krizi, orada bir nevi bir tasarruf fazlası yaratmıştı. O tasarruf fazlası, ihracattaki kaybımıza rağmen, net olarak bakıldığında, yüksek cari işlemler açığının finansmanına imkân hazırlamıştır. Türkiye krizden, dış finansmandaki duruma bakıldığında, net etki olarak olumlu etkilenmiştir. Bugün ise beklenen net etki artık olumsuz olacaktır. Hem ihracat hem de finansman imkânları üzerinde olumsuz bir etki beklemek lazımdır. Yunanistan ne yaparsa yapsın, buradaki net olumsuz etki değişmeyecektir.
Geleyim esas meseleye, etrafımızda olup bitenler giderek bana bir Yunan tragedyasında yaşıyormuşuz hissini veriyor. Yunan tragedyalarını hatırlar mısınız? Yapıları hep aynıdır. Ortada bir yüce kahraman vardır. Kahraman olumlu bir amaç için yola çıkar. Sonra kendine çok fazla güvendiği için anlamsız bir hata yapar. Onun için tragedyalara bakılıp “tanrılar yok etmek istediklerini önce delirtirlermiş” denilir. Hata öyle bir hatadır, yani. Olaylar birbirini izler, yaptığı o anlamsız hata nedeniyle, kahramanın ulaşmak istediği o olumlu ve yüce sonucun tam tersi olumsuz bir durum ortaya çıkar. İyi durumdaki kahraman, kötü olur. Biz, seyirciler de, dehşet ve üzüntü ile olup bitenleri izleyip ibret alırız. Merkez Bankası son günlerde bana giderek daha fazla Yunan tragedyalarındaki kahramanları hatırlatıyor.
Bilançosunu gecelik olarak kaçtan fonlayacağını bilmeyen bankacı ne yapar? Bilançosunu küçültmenin yollarını arar. Sonuç ne olur? Yola finansal istikrarı korumak için çıkmışsınızdır, istikrarsızlık artar. Yola büyüme olumsuz etkilenmesin diye çıkmışsınızdır, büyüme çok daha fazla oranda olumsuz etkilenir. Yola enflasyon nasıl olsa bu ortamda yükselmez diye çıkmışsınızdır, enflasyon yükselir. Sabah, köyden, ağa eşek sırtında, maraba yayan yola çıkan, akşama, yine köye, ağa eşek sırtında, maraba yayan dönen, ağa ile maraba hikâyesindeki soru gibi bir soru kalır akıllarda: Şimdi biz bu işi niye yaptık?
Siz beni dinleyin, kendi emniyetiniz için, yerinizden kalkmayın ve kemerinizi bağlı tutun. Lütfen.