Bu haftanın başında geçtiğimiz haftanın ‘gazıyla’ borsalarda yükselişlerin sürmesi ihtimali yüksek gözüküyor. Ancak yaşanan bu rallinin sürmesi oldukça zor. Asıl mesele krizin çözümü için önerilen paketlerin bir çoğunun AB ekonomilerini durgunluğa sokmaktan başka yapacakları çok fazla şey yok. Hal böyle olunca da borsalardaki coşkunun çok uzun soluklu olması zorlaşıyor.
Geçtiğimiz hafta nihayet AB’den bir plan geldi. Komşu’nun borçlarının yüzde 50’si silinecek, bankalara yeniden sermaye konulacak ve EFSF ‘kaldıraçlandırılarak’ 1 trilyon euroya çıkarılacak. Korkarım, anlaşmanın detayları ilk bakışta piyasaların yorumladığı kadar iyi olmayabilir.
Kaldı ki Yunanistan’ın borcunun yüzde 50’sinin silineceği de doğru değil! AB, Avrupa Merkez Bankası, IMF ve Yunanistan Merkez Bankası’nın alacaklarının tamamının ödenmesinden sonra kalan kısmın; yani 200 milyar euroluk borcun; yüzde 50’si silinecek. Bakıldığında toplam borcun yaklaşık yüzde 26’sı silinecek. Bu yeterli mi? Daha doğrusu kamu borcunun gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 120’ye gerilemesi beklenen Yunanistan’ın bu borcu ödemesi mümkün olacak mı? Hem temerrüde düştüğü için borçlanması zor olacak, hem de borç ödemek zorunda olduğu için ekonomisini büyütemeyeceğinden dolayı geriye kalan borcun ödenmesi de mümkün ol(a)mayacak. Komşu, önümüzdeki yıllarda değil, aylarda; yeni indirimler için alacaklılarına çağrıda bulunacak, yepyeni liderler zirveleri yapılacak!
Tenzilat ‘gönüllü’ olacağından CDS’lerin (ülkenin batma riskine karşı sigortaların) ‘çalışması’ yani hayata geçmesi gerekmeyecekmiş! Küçük tasarruf sahiplerinin bu işe nasıl ‘gönüllü’ olacaklarını merak ediyorum. Bunlardan birisi itiraz edecek ve Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nde dava açması ve de kazanması durumunda CDS’lerin hali nice olacak? Yoksa AB yöneticileri, alacaklıların yüzde 90’ı ya da 75’i (uygun oranı hesaplayıverirler hemen) ‘gönüllü’ olur ise geriye kalanlar dava açamazlar diye yepyeni bir kanun yapıverirler mi?
Son olarak da İtalya, İspanya, Portekiz veya haftasonu şair bir cumhurbaşkanı seçen İrlanda da “Bizde borçlarımızda indirim istiyoruz” derlerse ne olacak? “Yunanistana’a var da bize yok mu?” diye bu ülkelerde bir halk hareketi başlarsa yerel politikacılar ne yapacak? İşsizlik oranı yüzde 21.4’e yükselmiş olan İspanya bu konudaki en güçlü aday!
Bunların hemen hemen hiçbir önemi yok! Piyasalar şimdilik bunları göz ardı ediyorlar ve AB’nin nihayet ayakları yere basan ve AB’den ‘tek ses’ (Merkel’in de olsa) çıkmasını sağlayan bir plân duyulmasını çok sevdi. Hatta öylesine sevdi ki birçok endeks ve emtia kritik eşiklerini yukarı kırdı!
Bu rallinin sürmesi oldukça zor. Sadece yukarıda saydığım sebeplerden değil! Asıl mesele krizin çözümü için önerilen paketlerin bir çoğunun AB ekonomilerini durgunluğa sokmaktan başka yapacakları çok fazla şey yok. Hal böyle olunca da borsalardaki coşkunun çok da uzun soluklu olması zorlaşıyor.
Bu haftanın başında geçtiğimiz haftanın ‘gazıyla’ yükselişlerin sürmesi ihtimali yüksek. Haftanın sonuna doğru 3-4 Kasım’da Cannes’da yapılacak G-20 toplantılarına kadar da bu hava korunmaya çalışılacaktır. Öncesinde hem Fed’in hem de ECB’nin faiz kararları var. Fed’den bir değişiklik beklemiyorum. Ancak Trichet’nin görevi ‘Süper Mario’ya devredeceği ve yeni başkanın ilk toplantısında 25 baz puanlık bir indirim yapma ihtimali var. Bunun borsalar üzerinde değilse de euro üzerinde bir etkisi olabilir. G-20’de Avrupa’nın da “Bakın biz de fedakârlık yapıp, toparlanmaya destek oluyoruz” mesajı vermesi açısından elini güçlendirebilir.
G-20’de ya da MB’larının fazi kararları sırasında, sonrasında her ne olursa olsun, bu hafta piyasaların “Çok mu abartıyoruz?” diyecekleri bir hafta olmasını bekliyorum. Cuma günü 12.208’den kapanan Dow Jones’ta 12.415’e; 1.284’ten kapanan S&P 500’de 1.297’ye (hadi 1.300 düz yapalım!) 6.337’den kapanan DAX’ta 6.545’e kadar bir yükseliş görülebilir. Ancak sonrasında yatay aşağı, kar realizasyonlarının hayata geçtiği bir dönem gündeme gelecek. Dow’da 11.930 ve S&P 500’de 1.260’ın altına inilmesi tüm hisse senedi piyasalarındaki ‘düzeltmeleri’ hızlandıracaktır.
Euroda yükseliş sürecek mi?
Bu haftanın belki de en önemli hareketlerinin euro/dolar paritesinde görülmesi ihtimali yüksek! Özellikle de ECB’den bir faiz indirimi gelecek olur ise… (gelmese de sonuç çok farklı olmayacaktır!) Haftanın ilk günlerinde euronun dolar karşısında yeniden 1.4220 seviyelerine çıkması hatta 1.4295 seviyelerini test etmesi bile söz konusu. Ancak sonrasında euronun gerilemesi, doların önce 1.4020 ardından da 1.3865’e kadar değer kazanması söz konusu.
Hisse senedi tarafında ise işler biraz daha karışık. Zira İMKB ‘not artışı beklentisiyle’ diğer borsalardan ‘pozitif ayrışmıştı’. Son haftalarda özellikle Merkez Bankası’nın belirsizliği artıran politikalarının da etkisiyle yükselişlere katılamamış, geride kalmıştı. Kolay kıyas için ben Brezilya Borsası ile olan seyri grafiğe yansıttım. Diğer birçok borsa ile de benzer/eş bir seyir söz konusu. Geçtiğimiz haftayı zar zor 50 günlük hareketli ortalamasının üzerinde kapatan İMKB’nin geçtiğimiz haftanın ‘baz etkisiyle’ haftanın ilk yarısında pozitif bir seyir izlemesi ihtimali yüksek. 58.600-900 seviyesi ana hedeflerin başında geliyor! Bu seviyeye ulaşmakta ne kadar gecikilirse sabırlar o kadar çabuk tükenecektir. MB’nin haftanın ilk günlerinde yüzde 5.75’ten mi yoksa 12.50’den mi borç vereceği de bu seyrin hızını belirleyecektir.
Belirtmeden geçemeyeceğim, MB’nin artık ‘kontrolsüz belirsizlik’ halini alan politikası borsa için hiç de iyi bir haber değil. Bu denli oynak ve’“subjektif’ bir fonlama ortamı tüm karar vericilerin işini zorlaştırıyor, daha da zorlaştıracak.