Bu haftaya damgasını vuran en önemli gelişme ,şüphesiz yılın son enflasyon raporu ve Ekim PPK toplantı özetini ,eylem planı çerçevesinde açıklayan Başkan Başçı’nın açıklamaları oldu. MB’nın son bir ay içinde yaptıklarından sonra öngörülebilirliğin taban yaptığı bir dönemde komuoyuna sunulan eylem planı, temelde  TL’yi güçlendirecek beş maddelik hareket mekanizmasının kararlılıkla uygulanacağına işaret ediyor. Başçı’nın 5 maddeli eylem planının bacakları arasında sayılan ; Zorunlu Karşılık Politikası ,Fiyat İstikrarı, Faiz Politikası, Döviz Rezerv Politikası ile Finansal İstikrar’dan oluşan 5 maddeli eylem planı TL’nin güçlenme hedefine ilave olarak enflasyonun yükselmesinin önüne set çekeceğine inanılarak hazırlanmış.
Sıkı para politikasına geçiş
Faizler para politikası açısından ekonomilerin hep emniyet subabı olarak görev yapmışıdır. 2003-2010 arası Politika enstrümanı olarak gecelik borçlanma faizini baz almasına hayli alışan piyasa, Kasım 2010’da ortalama yüzde %5 olan munzam karşılıkların yüzde 16 lara varıncaya dek süren serüvenini çoğu kez eleştirsede, MB bu seslere adeta kulak tıkamış ve Radikalliğini gösterip doğru bildiği yoldan şaşmamıştı. TCMB’nin Kasım 2010’dan bu yana sürdürdüğü munzam karşılık oranları silahı ,TL üzerinde sıkılaştırıcı para politikasına geçişin ilk adımlarıydı. Artık MB gecelik borçlanma faizi yerine aylık fon faizini gözetir oldu. TCMB’nin TL’deki zorunlu karşılık oranlarının azaltılması sonucu piyasaya girmesi beklenen yaklaşık 11 milyar TL’nin likitide etkisi ortalama yüzde 12 seviyesinde seyreden ortalama zorunlu karşılık oranlarının yüzde 10.5 seviyesinde gerilemesine neden olacak ve bu fazla likitide bankaların TCMB’ye olan bağımlılığını azalttığı için, gecelik repo oranlarındaki hareketliliği istikrara kavuşturacak.
Yine son dönemde TL üzerinde yaşanan spekülatif hareketlere ,piyasaya döviz satarak karşılık veren MB’nin azalan döviz rezervlerini arttıracak kararı ile, TL yükümlülükler çerçevesinde zorunlu karşılıkların yabancı para olarak tutulabilecek kısmındaki üst sınırın yüzde 20’den yüzde 40’lara yükseltilmiş olması, kararının bu satışlardan eriyen rezervleri ortalama 5 milyar dolar arttrıması hedefleniyor.
MB ne yapmak istedi?
Merkez Bankasının 2010 Kasım’da ilk kez dillendirdiği bu ‘’Riskli Deney’’ fikri, temelde cari açığın düşürülmesi üzerine kuruluydu. Geçen 11 aylık zaman zarfında cari açığın düşürülmesi başarılamasa da ekonominin carkları hareketli kaldı. Ama bu zoraki hareket bu kez MB’sına enflasyon olarak geri döndü. Artık ortada bir gerçek var ve bu deney ile tekrar deney sonucunu piyasa gözlemleyebiliyor. ‘’Faiz silahı ,cari açığı düşürmek için yeterli bir silah değilmiş’’. Çünkü cari açık Türkiye’de başta Enerji ve Ara malları odaklı büyüyor. 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü. Tasarrufda amaç insanların geleceklerini güvenceye almak istekleridir. Belki tasarruf eğiliminin azalması halkın ülkeye güvenin artması şeklinde değerlendirilebilir ama artan tüketim ve sürekli düşen Tasarruf eğiliminde trend değişmedikçe cari açığın düşmesi zor.Keza son araştırmalara göre Türkiye’de her iki kişiden biri, kazandığından fazlasını harcıyor.
“Radikal olmak sorunun kökenine inmektir’’ – Karl Marx ,1867
 ÖMER DEMİR