Oscar Wilde şöyle diyor: “Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle raslantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır.” Peki bir adım geri çıkıp Türkiye’ye bakın. Bizler aynı konuda kaç kere şanssızlık yaşıyoruz.
Madenciler ölüyor, ‘kader’ deyip çıkıyoruz. Trafik kazalarında özellikle bayramlarda artan bilançolarla insanımızı kaybediyoruz, ‘ilk sözümüz yine ‘kader’ oluyor. Kronik ve yapısal sorunlarımızı halletmediğimiz için ekonomi alanında periyoduk krizler yaşıyoruz ve ‘ne kadar şanssız olduğumuzdan’ bahsediyoruz.
Dağ eteklerine kurulan karakollardan ‘şehit’ haberleri alıyoruz, içimiz yanıyor ama ne yapıyoruz büyük bir muamma… Çocuklarımızın doğum sonrası aşılarını yaptırmayız, ‘kader’ deriz. Ve deprem: Onlarca kez karşı karşıya kalmamıza ve her seferinde çok ağır can kayıpları yaşamamıza rağmen halen ‘kader’ noktasındayız.
Elbette ben de kadere inanırım… Ama Yaradan’ın da bir akıl verdiğini ve bu aklı kullanıp kullanmamaktan bizleri sorumlu tuttuğunu bilirim. Siz hiçbir şey yapmayıp, sürekli kaderin arkasına sığınıyorsanız, hem kendinizi hem de Yaradan’ı kandırdığınızı zannediyorsunuz demektir.
Şimdi bu Van’da yaşanan felakete kaç kişi ‘kader’ diyebilir? Bu nasıl bir kaderdir ki, Japonya’dakini, ABD’dekini vurmuyor da, sürekli bizim kapımızdan ayrılmıyor? Her deprem sonrasında uzmanlar televizyonlara çıkıyor ‘o depremin nasıl olduğunu’ anlatıyor.
Yetkililer yaraların en kısa sürede sarılacağını ifade eden beylik laflarını sıralıyor. Sonra aradan bir müddet geçiyor, ölen öldüğüyle kalıyor. Yani gerçek anlamda çözüme yönelik hiçbir şey yapılmıyor, tartışılmıyor.
En basitinden deprem için fon oluşturuldu. Bu fonda toplanan paranın 40 milyar TL’yi bulduğu ifade ediliyor. Peki bugüne kadar ne yapıldı? Kentsel dönüşüm gerçekleştirilen Van’daki kayıplar, hiçbir şey yapılmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Çünkü gerek Van’da, gerekse büyük deprem beklenen İstanbul’da dönüşüm binalarda değil, ceplerde oluyor.
Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a bu paraların ne olduğu sorulduğunda meclis kürsüsünden ne dedi? ‘Borç ödemelerinde kullandık.’ Ama kimse sormadı: Fonda toplanan paraları amacı dışında kullanmak kanuna aykırı değil midir? Elbette öyledir, fakat kimse sesini çıkarmadı.
Çünkü herkes bir şekilde bundan payını alıyordu. Yıkılan binalara bakın. Sadece bu depremde değil, geçmişe dönük tüm zelzelelerdekilere… Hep aynı görüntü. Kağıt gibi preslenmiş binaların altında yok olan yaşamlar.
Peki bunun nedeni ne? İster ekonomik ister deprem alanında olsun, her konuda biz krizi yönetmeyi bilmiyoruz. Kriz yönetimini olaylar olup bittikten sonra müdahale etmek olarak algılıyoruz. Bu nedenle yapılan alımlar dahi, deprem sonrasında kurtarma faaliyetlerine yönelik.
Oysa krizi yönetmek, olaylar gerçekleşmeden, riski ortadan kaldırmak adına yapılır. Siz acıların üzeri örtülünce, yine hiçbir şey olmamış gibi davranacaksınız, kentsel dönüşüm adı altında cepsel dönüşüm yapacaksınız, sonra her acıya ‘kader’ diyeceksiniz. Bu artık böyle gitmez. Hemen şimdi kolları sıvayalım ve ilk hepimizin yok canımızla vererek ülkece topladığımız ’40 milyar TL’yi bulduğu söylenen fondaki paranın sorgulamasını yapalım. Bu para nereye gitti? Hesap verin…
:twisted: ” …..Recep, Şaban, Ramazan bir de rahmetli baban ! Anan koca mı gördü a yavrııım ” diyebilirler .
ya da hesabı ”deniz fenerinin” ışığında verebilirler.Her halukarda kazıklı voyvoda…
Allah verdi canı malı, allah aldı der kendimizi ve çocuklarımızı avuturuz.
sonrasında kalıcı konut mu, prefabrik mi kavgasını yaparız.