OVP’nin bizler için ‘Verimlilik artacak, Türkiye hızla büyüyecek…’ gibi temenni manzumesi haline dönüşmesi riski artıyor.
2012-2014 dönemini kapsayan yeni Orta Vadeli Program (OVP) hakkında ‘dedikodu’ yapmaya devam ediyorum. OVP’ye ilişkin en büyük sorunum 2010 ve 2011’deki yüksek cari açık-GSYH oranlarından sonra üç yıl daha üst üste yüksek cari açık vereceğimizin öngörülmesiydi. Öyle ki 2014 itibariyle son beş yıllık ortalama cari açık-GSYH oranımız yüzde 7,7 oluyor. Sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı 1990’dan bu yana, bu kadar yüksek bir beş yıllık cari açık başka bir dönemde yok.
Son açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre ağustos ayında Türkiye yurtdışından net ‘kaynak’ (borç) bulamadı. Oysa yılın ilk yedi ayındaki ortalama net dış döviz girişi 7.2 milyar dolar düzeyindeydi. İçinde bulunduğumuz küresel koşullarda, Türkiye’ye net dış döviz girişindeki bu durgunluğun sürmesi beklenir. Elbette aydan aya oynamalar olabilir, ama temel eğilim –dışarısı düzelmedikçe- bu yönde olacak. Bu durumda bu kadar yüksek cari açığın gerektirdiği net dış borçlanmayı nasıl yapacağız? Yapamazsak, OVP’deki büyüme hızlarına nasıl ulaşacağız?
OVP eski metinler gibi
İkinci sorun, OVP’nin eskiden alışık olduğumuz plan-program metinleri gibi yazılmış olması. Daha önce açıklanan orta vadeli programlarda da benzer bir dil vardı. Oysa OVP yaklaşımı yeni bir yaklaşım; ‘yapılacaktır’, ‘edilecektir’ ve ‘her türlü önlem alınacaktır’ türü havada kalan ifadelerden uzak olunmasını bekliyor insan. Ne var ki metin, mevcut durumun değerlendirildiği bölüm dışında, bu tür ifadelerle dolu. Bu durumda kendinden beklenen temel işlevi görme şansı azalıyor OVP’nin. Bu havada kalan ifadelerin içi dolmadıkça, mesela ‘her türlü önlem alınacaktır’ ifadesi, o önlemlerin nasıl alınacağı, alınırken hangi kaynakların kullanılacağı, ne gibi bir zaman diliminde o önlemlerin devreye sokulacağı, beklenen sonuçlarının neler olacağı gibi ayrıntılarla desteklenmezse, OVP nasıl belirsizliği azaltacak?
Denilebilir ki bu üç yıllık bir program. O ifadelerin içinin dolacağı metinler başka; daha ayrıntılı ve teknik metinler. Olabilir. Ama bu durumda OVP ile birlikte bu metinlerin de dağıtılması gerekmez mi? Dağıtılmaları için elbette bu önemli ayrıntıların mevcut olmaları gerekiyor. Mevcut olup olmadıklarını bilmiyorum. Gönül, olmalarını istiyor şüphesiz. Ekonomik birimler (bizler) bu ayrıntıları görmeyip onları değerlendiremedikçe, ileriye yönelik ekonomik kararlar alırken karşılaştığımız belirsizlikleri azaltmak bir tarafa, OVP’nin bizler için “Verimlilik artacak, çevre kirliliği azalacak, Türkiye hızla büyüyecek…” gibi temenni manzumesi haline dönüşmesi riski artıyor. Oysa farklı olabilir; Türkiye ekonomi bürokrasisi daha inandırıcı bir orta vadeli programı rahatlıkla hazırlayabilir.
Ekonomi Bakanı yoktu
OVP’ye ilişkin üçüncü sorunum ‘öz’ ile ilgili değil, sunuş ile ilgili. Programın basına açıklandığı toplantıda açıklamayı yapan bakanların ve bürokratların oturduğu masada, görebildiğim kadarıyla, Ekonomi Bakanı yoktu. Elbette yanlış görmüş olabilirim. Ekonomi Bakanı bir görev nedeniyle Ankara’da olmayabilir de. Bu olasılıklar geçerli değilse ortada ‘garip’ bir durum olduğu açık. Gariplik, sanıyorum Ekonomi Bakanlığı’nın isminde. Bakanlığın adının ‘ekonomi bakanlığı’ olması, bakanlığın sorumlulukları ve bağlı kuruluşları belli olduğunda, zaten yeteri kadar eleştiri toplamıştı. OVP’nin sunuluş biçimi, bu eleştirilerin haklılığını bir kez daha ortaya serdi.
Somut ve inandırıcı hedefler de var elbette. Bunlar genellikle maliye politikasına ilişkin ve olumlu mesajlar veriyorlar: Bütçe açığının, toplam kamu finansman gereksiniminin ve toplam kamu borcunun GSYH’ye oranlarının oldukça düşük ve gerçekçi düzeylerde gerçekleşeceği öngörülüyor.