MTA Genel Müdürü Mehmet Ãœzer’in kömür, bor ve jeotermal rezervlerinde artışla ilgili verdiÄŸi bilgiler umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Bu dışa bağımlı olduÄŸumuz enerji alanında, termik ve jeotermal yerli enerji üretmemize imkan yaratacaktır. Ayrıca, jeotermalin serada kullanılmasıyla tarımsal üretim ihracatını artırarak ve artan bor rezervinin iÅŸlenmiÅŸ olarak ihracatıyla, dış ticaret açığımızı ve cari açığı aÅŸağıya çekici imkan yaratabilecektir.
MTA Genel Müdürü Mehmet Ãœzer’in YazıiÅŸleri Müdürümüz Ä°brahim Ekinci’ye verdiÄŸi bilgiler madencilikte hem kamu, hem özel sektör sondaj çalışmalarının son yıllarda önemli geliÅŸmeler olduÄŸunu, kömürde yüzey madencilikten örtülü/gömülü madencilik aramalarına geçildiÄŸini daha teknik çalışmalar belirtiyor.
Ãœzer, 1935’te kurulan MTA’ya çalışmaları için önemli kaynak aktarıldığını, 1980 sonrası durma noktasına gelen madenciliÄŸe kaynak aktarımının 2000’li yıllardan sonra yeniden arttığını bunun sonucunda madenciliÄŸimizde önemli geliÅŸmeler saÄŸlandığını ifade ediyor.
Dünya madenciliÄŸi açısından madenciliÄŸimize baktığımızda maden çeÅŸitliliÄŸi açısından dünyada 10. Sırada bulunurken, üretim deÄŸeri açısından 28. sırada yer alıyoruz. Dünyadaki 90 çeÅŸit madenden 60 çeÅŸidine ülkemiz topraklarında rastlanıyor. Dünya toplam kömür rezervinin yüzde 1.8’ine, jeotermal rezervinin binde 98’ine sahibiz. Ayrıca, mermer ve borda da önemli bir yerimiz bulunuyor.
Son 10 yıl içinde hem kamu hem de özel sektör sondaj çalışmalarını büyük oranda artırmış durumdalar. 2002 yılında kamu ve özel sektörün yıllık sondaj toplamı 100 bin metre iken bu geçen yıl 10 kat artış ile 1 milyon metreye ulaÅŸmış durumda. Buna baÄŸlı olarak kömür, bor ve jeotermal rezervleri önemli artışlara ulaÅŸmış durumdayız. Ama madencilikte dünyanın önemli ülkeleriyle karşılaÅŸtırdığımızda hala çok geri durumdayız. Kanada’da bir yılda yapılan sondaj 14 milyon metre, oysa bizim tarih boyu yaptığımız sondaj toplamı 20 milyon metre.
Buna karşın son yıllardaki arakadaki geliÅŸmeler sonucunda 5 yılda bulunan kömür rezervi ile toplam rezervimiz 8.3 milyar tondan yüzde 60’lık artışla 13.3 milyar tona yükselmiÅŸ durumda. DeÄŸerli bir maden olan bor rezervleri de aynı dönemde 2.066 milyar ton iken 1 milyar ton yüzde 47 oranında artış göstermiÅŸ durumda. Jeotermal kaynak ısı kapasitesinde ise yüzde 45.6 oranında artış saÄŸlanmış durumda.
Kömür rezervlerindeki bu artış dışa baÄŸlı doÄŸalgazdan enerji üretimini azaltma yönünde termik santraller kurmamıza imkan verecektir. EÄŸer artan bor rezervimizle birlikte bor’u ham madde olarak satma yerine, iÅŸlediÄŸimiz miktarı artırabilirsek o alanda önemli bir katma deÄŸer elde edebiliriz. Ham olarak 200 doların altında ton satışını iÅŸleyerek 1.000 dolarlar seviyesine, daha özel ürünler üreterek 6-7 bin tonlara kadar artırabiliriz. Bu alanda hangi imkanlara sahip olabileceÄŸimizi katma deÄŸer artırıcı hangi çalışmaları yapabileceÄŸimizi araÅŸtırmalıyız. Jeotermal rezervlerindeki artışın jeotermal enerji üretimimizde yeni imkanlar yaratacağını biliyoruz. Ayrıca, seralarda sebze-meyve üretiminde de jeotermal artışı önemli geliÅŸmelere yol açabilecektir.
Bütün bu geliÅŸmeler, MTA’nın belirttiÄŸi rezerv artışlarının ülkemizin en önemli sorunu cari açığın azaltılması açısından enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, açısından önemlidir. Kömür artışı termik enerji kullanımını artırabilecektir. Jeotermal rezerv artışı enerji yanında seracılıkta kullanılmasının artması sonucu ile sebze-meyve ihracatını artırması sonucunu getirecektir. Bor rezervlerindeki artışla birlikte iÅŸlenmiÅŸ bor ihracatının artırılabilmesi de bunlara eklendiÄŸinde cari açıktan bir bölümü kapanabilecektir.