2008 ortalarında Fannie Mae ve Freddie Mac gibi Mortgage kuruluşlarının iflası ile başlayan süreç, sonraları ABD ekonomisinin asla batmaz denilen yatırım bankası Lehman Brothers ‘ın ‘’sıfırı tükettiği ‘’yönündeki açıklamaları ile domino etkisi yaratmış ,dünya ekonomilerinin yıllarca halı altına süpürülen eksiklerini gözler önüne çıkartmıştı. İlk tedbir, krizi ihraç eden ABD ‘den geldi. Amerikan Merkez Bankası kuruluş tarihi olan 1913’den bu yıla kadar 100 yılda arz ettiği para miktarı olan 1 trilyon doları iken ,QE1-QE2 programları ile 2008-2011 yılları arasında 2 trilyon dolar arz etmesi ilk tedbirlerdendi. 2010 yılında ortalık sakinleşmiş görünüyordu ,çarklar yeniden dönmeye başlamış, risk iştahı da artıyor borsalar ise geçen yıl verdiği kayıplarını geri alıyordu. Hatta gelişmiş ülkeler büyümeyi daha da hızlandırmaya çalışırken ,aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelere akan sıcak paranın etkisi ile ülkeler büyümelerini dizginleyeme yollarını arıyorlardı. Aradan geçen 3 yılda krizin varlığı kabul edilse de ardından düzelmenin V,L şeklinde mi yoksa W şeklindemi olacağı yönünde birçok öngörülerde bulunulmuştu. 1929 dan bu yana en kötüsü denilen bu süreçte,dünya ekonomisinin 2008 ‘den daha kötü olduğunu gösteriyor. 2008 ‘de batan bankaların yerini 2011 de Avrupa’da batan ülkeler alıyor.
Altın
2011 ‘e 1,421 $ ons/dolardan başlayan altın, yıl içi gördüğü tüm zamanların en yüksek rakamı olan 1923.70 dolar/ons ile (5 EYLÜL 2011) yılbaşından o güne dolar bazında %34 ,TL hesaplarına göre %60 oranında yatırımcısına 9 ayda kazanç getirdi. Gümüş ise 2011’e başladığı 31 $’lık fiyattan yıl içinde (28 NİSAN 2011 ) gördüğü 48 $’a varıncaya kadar yatırımcısına dolar bazında %55 ,TL bazında ise %80 lere varan getiriler verdi. Tabi nokta atışlı zirve rakamlarının yakalanması neredeyse imkansız olduğu için gerilmiş olan emtia piyasasında karları da zararları da kısa tutma prensibibi bir kez daha öğretti. Altın fiyatlarını balon rakamlara taşıyan faktörlerden biri olan Çin ekonomisinin büyümesi ,Çin enflasyonun yükselmesi gibi endişerin ,Çin tarafından gelen daralma haberleri ile tezat oluşturması ve ABD ‘nin Twist operasyonu ile ‘’parayı anavatanına’’ çekme senaryosu altına satış getiren bir neden oldu. 1923.7 Ons fiyatının çok değil 3 haftada 1600 dolara gerilemesi dolar ile altın alan yatırımcının ciddi zararlar etmesine neden oldu .Dolar ile diyorum çünkü Dolar /TL kurundaki yükseliş ile ,TL/altın paritesinde düşüşler sınırlı kaldı,ama dolar ile altın alan yatırımcı gramında 10 dolar ,bir kilo da ise zirvesine göre 10 bin dolar, yılbaşına göre ‘’kardan zarar’’ etti. Altın’da ki hızlı düşüşün bir sebebi ise yatırımcıların pozisyon alırken zararı durdurmak adına verdikleri stop-loss emirleri oluyor. Ancak ortada bir gerçek var ki ,emtia fiyatlarının bu derece hızlı düşüşü bir krize işaret eden beklentiyi de besledi denebilir. Peki krizin geliyor oluşu altının onsuna yeni zirveler neden yazdırmıyor? sorusu aklınıza gelebilir. Sorunun yanıtı ABD’nin Twist Operasyonu ile başlattığı bütçe açıklarını kapatıp kemer sıkma politikasının sonucu faizlerin kısa süreli düşmesinden kaynaklanıyor. İşte kısa vadeli faizlerin düşüşü bu etkiyi yaratıyor ama ilerleyen zamanlarda ihtimal dahilindeki bir politika değişikliği ile uzun vadeli faizlerin yükselişi bu kez altını 1900 dolarlar seviyesinin çok çok üzerine taşıyabilecek bir ihtimal olarak altın yatırımcısının hep aklında kalması gerekli. Kısaca uzun vadeli altın almadan ABD faizlerine mutlaka bir göz atın.
Yeni moda; Avrupa’ya akıl vermek
Bu hafta sonu ‘’krizin çıktığı ülkede’’ yapılan IMF/Dünya Bankası toplantılarındaki en önemli ve en çok tartışılan gündem, “Avrupa’nın nasıl kurtulacağı” oldu. Toplantıda konuşan IMF’in ilk kadın başkanı Christian Lagarde’in “dünya ekonomisindeki durgunluk ve küçülmeye doğru giderek artan risklerin var olduğu, düşük büyüme hızlarının 2008 krizinin devamı olduğunu belirten açıklaması göze çarpan açıklamalardan biriydi. Yine hafta içi Başkan Barack Obama’nın başkanlık seçimi için bağış toplamak amacıyla düzenlenen sosyal etkinlikte yaptığı konuşmada ”Euro Bölgesi’nin borç krizinin dünyayı korkuttuğunu”, Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin enerji fiyatlarını yükseltmesi ve Avrupa ülkelerinin finansal ekonomi konusundaki kaygılar dahil dünyadaki çeşitli sorunlar yüzünden ABD ekonomisinin toparlanmasının bu yıl olumsuz etkilendiğini ,Avrupa’nın, 2008’de ki finansal krizden sonra tam olarak iyileşmediğini ve bankacılık sisteminin karşı karşıya olduğu güçlüklerin hiçbir zaman tam olarak üstesinden gelmediğini, şimdi bu krizin Yunanistan’ın borç kriziyle birleştiğini açıklaması akılllara‘’yumurtamı tavuktan, tavukmu yumurtadan’’paradoksunu getiriyor. Ne demişler ;iğneyi kendine batır çuvaldızı başkasına!
Efsane geri döndü
Türkiye’de ki fırtına ise, gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi yerel para biriminin ABD dolarına karşı irtifa kaybetmesi ile sürüyor. TL’nin dolar karşısında görülmemiş rekor seviyeleri test etmesi , Türkiye için krizlerin değişmez oyuncusu doları tekrar sahalara çağırdı. Kur sepetinin Ağustos ayı başındaki seviyeleri zorlaması ve uyuyan dev doların uyanışı Türk halkını bu kez krizmi geliyor endişelerine sürüklemedi. Çünkü sorunun kaynağının Türkiye özelinde ki bir sıkıntıdan kaynaklanmadığını artık tüm ekonomi kesimi anladı.
Ömer Demir