Türkiye’de bugün gazete manşetlerine göz atın. Belki şimdi dikkatinizden kaçan ifadenin tersi yönde başlıklar göreceksiniz. Ama kimse meseleyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyan cümleyi görmeyecek. Görse de görmemezlikten gelecek.
Normal bir ülkede, manşetten girmesi gereken bir açıklama, hatta gensorulara neden olacak bir vurgu, gündemin birinci maddesi olması gerekirken, yine yokmuş gibi davranılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir açıklama yaptı ki, her söylediğini ‘son dakika’ olarak giren televizyonların bunu görmemiş olması inanılmaz.
Türkiye ekonomisinin ciddi sıkıntılar içinde olduğunu biliyoruz. Her ne kadar tersi söylense de, en hafifinden bir ödemeler, borç ve finansman açmazı yaşadığı malum. Zaten dolar başta olmak üzere arka arkaya gelen olumsuz göstergeler bu durumu bağırıyor.
Fakat yerel seçimlere gidilirken, yeni sistemle her şeyin sorumlusu olan bir makamın ekonomik itirafı inanılmazdı. Cumhurbaşkanı A Haber’de katıldığı ‘hadi bana bunları sor’ programında dedi ki:
“Merkezi yönetimle uyum içerisinde olmayanlar yarın orada iflaslarını ilan edecek. Personelin maaşını dahi ödeyemeyecekler. Yürütemeyecekler.”
Kimden bahsediyor? Yerel yönetimlerden… Benim için çok şaşırtıcı olmadı. Zira belediyelere yurtdışı borçlanma hakkı getirildiğinden beri gelinen süreçte uzun zamandır bunu dile getiriyor, anlatmaya çalışıyordum.
Sık sık siyasette kullanılan SGK kara deliklerini biliyorsunuz. Hatta bu yapının son derece doğal bir hakları iken ‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın haklarının gasp edilmesinin de gerekçesi olduğunu biliyoruz.
Oysa benim savım, yerel yönetimlerin içinde bulunduğu konuşulmayan kara deliğin, SGK’ya rahmet okutacak cinsten olduğu yönündeydi. Türkiye ekonomisinin en riskli fay hatlarından birinin burası olduğunu belirtiyordum.
Sadece ulaştırma bedelleri üzerinden bile baksanız İstanbul, Ankara gibi kentlerin, mesela metrobüs metro gibi çalışmalar nedeniyle Ulaştırma Bakanlığı’na milyarlarca dolar borç devrettiğini yine basında okuduk. Birkaç belediye seçimi öncesinde bu yapıldı. İnanmayanlar arşivlere girerek rahatlıkla bulabilirler.
Peki şimdi geldiğimiz noktada ne deniliyor? Merkezden para verilmezse belediyelerin ayakta kalması mümkün değil. Elbette bu söz itiraf gibi söylenmedi. ‘Bize oy verin’ ifadesinin kibarca kurgulanmış uyarısı olarak dile getirildi.
Öncelikle siyasi etik açısından da, yaşananlar bakımından da büyük bir skandalın itirafıdır. Böyle görülse de, görülmese de… Ama asıl itirafın büyüğü ekonomiktir. Demek ki Türkiye’deki belediyeler batık ve merkezi yönetimden desteklerle makineye bağlı yaşıyorlar.
Bunun aynı zamanda Türkiye ekonomisinin de önemli bir sorunu olduğunu söylemek lazım. Peki o zaman şunu sormazlar mı? Neredeyse çeyrek asırdır bu belediyeleri kim yönetiyor? Ortada bu kadar büyük bir ekonomik çöküş ihtimali varsa, bundan kim sorumlu?
Cevaplarının tüm çıplaklığıyla ortada olduğu bu konu ise, elbette bu açıdan konuşulmayacak. Oysa siyasi tehdidi bir tarafa bırakıyorum; kendi uzmanlık alanım olan ekonomiden olaya baktığımda ortaya çıkan sonu şu:
Ülkede ekonominin bir numarası, belediyeler üzerinden Türkiye’nin batık olduğunu ve bunların merkezi bütçeyle ayakta tutulduğunu itiraf etti. Buna da son dakika itirafı diyebiliriz. Sizce bu söylendiği anda en büyük gündem maddesi olmaz mıydı? Olmadı.
Sanıyorum AKP Genel Başkanı’nın kast ettiği 40 yıldır siyasetin içinde olmak böyle bir şey. Batık durumu, size soru soramayacak insanların önünde, iyi bir şey gibi söylersiniz; ama kimse işin batık tarafıyla ilgilenmez. İyi seçimler Türkiye…