Bir ülke düşünün ki elektrik piyasasını tamamen özel sektöre açmış. Bununla da yetinmemiş; elektrik üretebilmek için görevsiz barajlar inşa etmiş. O kadar ki, İnşaat Mühendisi Naci Özen’in, Yurttaş Mazlum Çoruh ismiyle yazdığı Kusursuz Enerji Planı Kitabı’nda net bir biçimde ortaya koyduğu gibi Çoruh Vadisi’ne barajları suyun akış yönünün tersine dizmiş.
Gördüğümüz sular bir küvetten farksız. Yani elektrik üretimi için suyun azalıp çoğalması gerekiyor. Yağış yetersizliği ve iklim değişikliği de buna izin vermiyor. Sonra dağıtım meselesini tamamen özel sektöre aktarmış.
Elektrik üretmeyi beceremeyince, dünya yenilenebilir kaynaklara yönelirken nükleer gibi çok tehlikeli bir alana kaymış. Elektrik fiyatlarını yüzde 45 arttırıp, yüzde 10 indirince bunu da hizmet diye duyurmuş.
Burada fiyatlandırma yaparken de ödemeyenlerin faturasını ödeyenlere yüklemeyi utanç duymak bir yana, normalleştirmiş. Sonra o faturalarda saat okuması için bile aboneden ücret alımına kadar yüzsüzleşme yaşanmış.
Hemen elektrik faturanıza bakın, sadece yarısı gerçek tüketiminizden oluşuyor. Verginin vergisinin bile alındığı bir faturayla karşı karşıyayız. Elbette ülkede geçim sıkıntısı kronik düzeye ulaşınca, seçim arifesinde bir şeyler yapma ihtiyacı duyulmuş.
Maddi durumu yetersiz abonelerin faturasının nereyse yarısını ödeyeceÄŸini açıklayınca insan sunuÅŸun baÅŸlığına bakıyor. Diyorlar ki ‘ihtiyaç sahipleri’ için… Sorarım size günümüz koÅŸullarında üretimden yaÅŸama elektrik ihtiyacını olmadığı bir durum ya da buna ihtiyaç duymayan bir kiÅŸi var mı?
Fakat ihtiyaç sahiplerinin faturası ödenecek ya, bunun da seçim malzemesi yapılırken bir yandan da finanse edilmesi gerekiyor. Çünkü cep delik cepken delik. Onun da yolunu bulmuşlar.
Sosyal Yardımlaşma ve Teşvik Fonu’ndan bunun finansmanı sağlanacak. Yani zaten anormal ölçülerde ödediğimiz bir faturayı, yine bizden toplanan paralarla ödeyecekler. Peki sizce burada kayırılan elektrik faturasını ödeyemeyenler mi?
Hayır… Sadece dolar / TL kurundan sonra iyice sıkışan ve fiyat artışı bekleyen elektrik dağıtım ÅŸirketlerini rahatlatacaklar. Bunun Türkçe tercümesi ‘seçime kadar idare edin, sonra istediÄŸiniz zammı yapın’ mesajıdır. Yani elektrik dağıtım ÅŸirketlerini kolluyorlar.
Bunu da açık açık söylemeyecekleri için, sanki ödeme güçlüğü çeken vatandaşa hizmet götürüyormuş gibi sunuyorlar. Yani sizin paranızla size hava atıyorlar; ama aslında yapılan iş kaynak aktarımı.
Mart ayının ilk haftasının teması vergi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, hiçbir vergiden taviz vermeyeceklerini söylüyor. Yani ödemez dolaylı ve direkt vergilerde beis görmüyor. Ödenemediği sürekli çıkan yapılandırma ve aflardan belli. Ama indirim yok.
Lakin bir hizmet sunmak gerekiyor. Bunu da fon parasıyla ulufe dağıtıp, ‘sizin için’ diye satıyorlar. Şu an Türkiye’de elektrik faturasını rahatça ödeyebilen var mıdır; bilemiyorum. Fakat gün sonunda elektrik piyasasını özelleştirdiğini söyleyen, ama aslında güzelleştiren, elektrik üretemeyen, üretemediği için tehlikeli yollara sapan, üretilmişi de yüksek vergilerle satan bir idare anlayışı var.
Elektrik kullanımı her yurttaşın ulaşması gereken bir haktır. Peki ulaşabiliyor muyuz ya da ne pahasına ulaşıyoruz? Sanayici de, tüketici de elektrik faturalarından çarpılıyor. Kim bilir belki de zihniyet nedeniyle çarpılan fatura değil, fatura aracılığıyla sosyal devlet ilkesidir.