Enflasyonda kağıt üzerinde gelen düşüş, ekonomi yönetiminin tabiriyle faiz lobisini harekete geçirdi. Açıkçası kim bu faiz lobisi bilemiyorum ama tersten bir şey anlatacağım. Şimdi de gerileyen enflasyonun faizlerin düşmesine olanak sağladığına ilişkin bir görüş pompalanmaya çalışılıyor.
Hiçbir ekonomik gerekçeye dayanmayan bu tamtamcılar, Tevfik Fikret’in Süleyman Nazif’e yazdığı Yeis başlıklı mektubundakileri aratmıyorlar. Ne diyordu Fikret mektubunda arkadaşı Süleyman Nazif’e? “Bir gaza ettin ki hoşnûd eyledin Peygamber’i alkışlarıyla onların bu danışıklı dövüşlerini, namussuzluğun bu vicdanı kıran yenmesini alkışlayacak namuslular da var.”
Ekonomi böyle yönetilmez. Gaz vererek kime, nerede ve nasıl hizmet ettiği belli olmayan bu şuursuzluğun durdurulması gerekiyor. Ben de üretim ekonomisine inanan biri olarak faizlerin yüksek olmasından rahatsızım. Ama kendime de bir takım sorular sorma ihtiyacı duyuyorum.
Paranın bir maliyeti var. Peki Türkiye dünyada faiz artırımlarına gidilen bir süreçte daha maliyetli para kullanma gerçeğiyle karşı karşıya mı? Evet… Kriter alınan enflasyonda kalıcı bir düşüş konusunda kanaatimiz var mı? Hayır…
Bazı sektörlere yapılan baskılar ya da vergi teşviklerinin ortadan kalkmasıyla ortaya nasıl bir fotoğraf çıkacağı konusunda fikir sahibi miyiz? Hayır… Şu anki ortamda faizleri düşürseniz bile, kullanılabilir seviyelerde kredi verecek banka, hatta bunu alabilecek firma var mı? Çok az…
Şu an itibariyle doları gerçekten kontrol altına aldık mı? Hayır… Petrol fiyatlarının ne olacağı konusunda fikrimiz var mı? Hayır… Bunun dünyadaki korumacılığın ve ticari savaşların da etkisiyle bir resesyona neden olmayacağını garanti edebiliyor musunuz? Hayır…
Paranın da reel sektör firmalarında olduğu gibi evine dönüşünün teşvik edildiğini, hatta vergisel cezalandırmalarla zorlandığını biliyor muyuz? Evet… Önümüzdeki süreçte paranın daha maliyetli olacağına yönelik bir kanaat oluştu mu? Evet…
O zaman nispeten bir dinginlik oluştuğu bir ortamda neyin hesabını yapıyorsunuz? Bu konuda aslında sonuçta aynı sonucu doğurabilecek eylem içinde üç cephe var. Bunlardan birincisi faizlerin düşürülmesi için ortamın oluştuğunu söylüyor. İkincisi de bunun yükseltilmesinin gerektiğinden bahsediyor. Üçüncüsü de faizlerin siyaseten düşürülmesi riskinden bahsediyor.
Peki bu üçünün de çıktısı ne? Dolar… Faizleri düşürürseniz dolar patlar. Çünkü ekonomik koşullar bu olanağı vermiyor. Faizleri yükseltirseniz, reel sektörü göçertirsiniz ve dolar ödemesi olan firmalar daha da zor duruma düşeceği ve acil dolara dönmeye çalışacağı için dolar patlar. Üçüncüsü siyasi nedenlerle düşürme eğiliminin belirginleştiği havasını verirsiniz, dolar yükselir.
Acaba bilerek ya da bilmeyerek bunlar dolara mı oynuyorlar? Zira bugünkü koşullarda manevra kabiliyetimiz ne rezervlerimiz ne de dünyadaki gelişmeler karşısındaki açmazlarımız nedeniyle çok bulunmuyor. Peki acaba sabit durmak da bir seçenek olabilir mi? Neden bunu kimse konuşmuyor da, sazan gibi dünyadan önce Türkiye’ye pozisyon aldırmaya çalışıyor.
Bir taraf iktidarın hassasiyetlerini gıdıklıyor, diğer taraf da yağcılık yapmak uğruna faiz karşıtlığı yapıyor. Ama tekrar ediyorum organize ya da değil, ama ikisinin de yaptıklarının sonucu dolar / TL kurundan aleyhte bir tablonun yaratılmasına olanak sağlıyor.
TL’nin dolar karşısında çok güçsüz ve kırılgan olduğunu biliyoruz. Küçük bir hareketle yukarı çıkmasının muhtemel olduğunun da farkındayız. Dolar yükselirse, enflasyondaki ekstra maliyet yeniden geri gelir ve bu da faizlerin yeniden yükselmesi ihtiyacını ortaya koyar. O durumda da reel sektör hem faizden hem dolardan darbe yer.
Kim hangi hesabı yapıyor bilmiyorum. Ama tartışmayı bu boyutta tutmanın üretim ekonomisi adına fayda sağlamayacağını açıkça görüyorum. Şimdi merak ettiğim şu: Kendi kendini gaza getirmeye eğilimli olan bir ekonomi yönetimi, taraflardan birinin dolduruşuna gelecek mi? Umarım gelmez.