Zaman zaman medyada şu tip haberler görürsünüz. Şu an yetişen kuşakların, gelecekte yapacağı mesleklerin yüzde 65’i bilinmiyor. Araştırmalar ve raporlamalar da bunu destekler nitelikte… Bilişim çağından bilgi çağına geçilen süreçte, yapay zeka gibi tartışmaların gölgesinde esasen yok olacak mesleklerden bahsediliyor.
Bunun çok güzel sohbetini yapıyoruz; bu konuda fikir üretmeye çalışıyoruz ama bilinmezlik her zaman salt konuşmayı da beraberinde getiriyor. Bu öngörülemez gelecek hakkında fikir tartışması yapmak adına güzel. Lakin salt beyin fırtınasında kalmak, gelişmelerin hızlandığı günümüzde pek de yeterli gelmiyor.
Aksine eyleme geçmek, az ya da çok bazı kırılmaların önüne açacak projelere imza atmak zorunluluğunu önümüze getiriyor. Eğitim sistemimizdeki yetersizlikler, meseleyi çok da iyi anlamayan siyaset mekanizmamız, ağırlıklı olarak mevcudu koruma eğilimindeki reel sektör yaklaşımımız en büyük fren mekanizmamızı oluşturuyor.
Bunların hiçbirinin kötü niyetle yapıldığını düşünmüyorum. Sadece bilinmezlik ‘ya elimizdekinden de olursak’ korkusuyla korumacılığı, fikri muhafazakarlığı da beraberinde getiriyor. Fakat günün sonunda bu durum sorunumuzu ortadan kaldırmadığı gibi bizi de gelecekte var olacak fotoğrafın içerisinde büyük sapmalarla uzağa düşürmeye götürüyor.
İşte tüm bunlar konuşulurken Türkiye Bilişim Derneği İstanbul Şube 2. Başkanı Levent Karadağ’ın koordinatörlüğündeki bir proje dikkatimi çekti. Geleceği Kodlayan 65 Vanlı Projesi… Biraz detaylarını inceledikten sonra kendisini radyo programımda ağırladığım.
Peki ne bu proje? Kendi anlatımlarıyla önce bunu paylaşayım:
“Projede verilen eğitimlerden programlama, mobil oyunlar, 3 boyutlu tasarım, robotik programlama, yapay zeka, makine öğrenimi, siber güvenlik; Almanya, ABD ve Japonya’nın dönüşüm projelerinin ana unsurlarını oluşturuyor.
Gelişmiş ülkeler, ilköğretimden üniversiteye kadar gelecekteki birçok mesleği tanımlamaya çalışarak, eğitim müfredatlarını geliştirmeye başladılar. Hatta, iş dünyasının acil eleman ihtiyacını sağlamak amacıyla eğitim fabrikaları ortaya çıkardılar.
Eğitim, gençleri yakın zamanda ortaya çıkacak meslekler ve iş alanları konusunda bilgilendirici ve yönlendirici olmalıdır. Bu çerçevede teknoloji ile uyumlu yeni iş olanakları yaratılmalı ve nitelikli iş gücü tarafından yapılabilecek yeni iş tanımları oluşturulmalıdır.
Projenin, özgün haliyle ülkemizde çocukların ve gençlerin yeni nesil teknolojilere adaptasyonu, işsizliğe çözüm ve dijital ekonomiye de model oluşturması hedefleniyor.
10 aylık proje kapsamında Van’da oluşturulacak eğitim atölyesinde;
– 9-14 yaş arası 160 öğrenciye temel bilişim, 45 öğrenciye ileri düzey dijital teknoloji ve STEM eğitimi,
– 18-24 yaş arası Van ili sınırları içerisinde yaşayan herhangi bir yerde istihdam edilmeyen en az lise mezunu 120 gence temel bilişim ve dijital beceri eğitimi, aralarından seçilen 20 gence ileri düzey eğitimi verilecek.
– 65 kişiye (45 çocuk + 20 Genç) ileri düzey eğitim verilecek.
– 65 esnaf veya girişimcinin dijital dönüşümü konusunda bilgilendirici faaliyetler verilecek ve dijital dönüşümleri başlatılacak.”
Van, kısa süre önce gittiğim, üç ülkeye sınırı olan, bölgesel potansiyeli çok yüksek, 20,6 bir yaş ortalamasıyla Türkiye’nin en genç şehri. Fakat bir başka gerçeği daha var. İldeki işsizlik oranı yüzde 37,5…
Neresinden bakarsanız bakın; hem işsizlik problemini ortadan kaldıracak, hem yeni ekonomiye adaptasyonumuzu Van’dan başlatacak, hem de Türkiye sathına yayılacak bir anlayış içerisinde aile işletmelerinin bile yapılanmasını, iş modellerini değiştirip, genç kuşakların adaptasyonunu sağlayacak müthiş bir girişim.
Olay proje aşamasından çıkıp, hayata geçmiş bile… Levent Karadağ, doğru bir uygulama ve ülke sathına yayılacak yeni bir kodlama ile, 4 -5 yıl içerisinde Türkiye’nin hem yeni ekonomiyi yakalayabileceğini, hem de dünya ekonomisinde söz sahibi olabilecek bir noktaya gelebileceğini belirtiyor.
Karadağ, Van Projesi’yle 3 tip genç yetiştirmekten bahsediyor. Birincisi yerelde kalacak nitelikli bilişimciler. İkincisi ülkeye insan kaynağı ve üçüncü olarak da küresel düzeyde yaratılacak insan kaynağı. Hayal mi: Bence değil… Van da potansiyeli bakımından iyi seçilmiş bir örnek. Bir tür bilişim fabrikasından söz ediyor Levent Karadağ….
Bölgeye yönelik çok ciddi fon yaratılmışken, bunun doğru yönlere yönlendirilmesiyle genç nüfusu kalabalık olmaktan çıkarıp, insan kaynağı haline dönüştürmek mümkün. Bölgedeki kalkınma ajansının heyecanla meseleye sahip çıkması da güzel.
Karadağ bir adım öteye geçiyor ve 27 kalkınma ajansının başkanlarına projeyi anlatabileceğini, bunun Türkiye’nin ekonomik yaklaşımını yeniden kodlayarak farklı bir kulvara taşımaya zemin teşkil edeceğini belirtiyor.
Sizce de böylesi bir dönemde, bu tip doğru projelere ihtiyacımız yok mu? Eminim ki bürokratik sıkıntılar, yaklaşım problemleri en büyük engeli teşkil ediyordur. Ben Türkiye’de tüm siyasilerin, üniversitelerin, ekonomistlerin, gazetecilerin ve iş dünyasının bu projeye göz atmalarını tavsiye ediyorum.
Çünkü Van’da geleceği kodlayanlarla yeni ekonomiye doğru bir meşale yakılmış. Şimdi karar bizim… Ya ülkece üfleyip, önyargılarımızla söndüreceğiz ya da yarının aydınlık, güçlü, mutlu ve zengin Türkiye’si için ‘fırsat olabilir mi’ diye bakacağız.