Dolardaki gevÅŸeme herkesin gündeminde… Aslında daha çok tartışılan nokta, bu seviyelerin ne zamana kadar korunabileceÄŸi… Bundan hareketle meseleyi yorumlarsanız, zaten herkeste TL’nin güçsüz olduÄŸuna dair bir kanaat var demektir.
Ben bir süre daha bu seviyelerin korunabileceğini düşünüyorum. 5 TL’nin altına kalıcı olarak inmesi çok muhtemel gözükmüyor. Şayet petrol fiyatları böyle devam ederse, rehavete kapılıp enflasyonda bir gerileme olmadan cahil cesaretiyle ani bir faiz düşüşü yapılmazsa ve hesapta olmayan siyasal bir kriz çıkarılmazsa, bir nefes alma molası olduğunu düşünüyorum.
Peki ne zamana kadar? Bazı yorumcular bu seviyelerin Mart 2019 seçimlerine kadar korunabileceğine inanıyor. Ben bu kadar cesur olamayacağım. Çünkü ekonomik gerçeklerin Türkiye’nin kontrolünden çıktığını düşünüyorum.
Senaryolarını FED’in 2019 yılında daha az faiz artırımıyla yılı geçiştirebileceği tezi üzerinden güçlendirmeye çalışıyorlar. Öyleyse bir sağlama yapalım. FED’in Aralık ayında faiz arttırmaya devam etmesi halinde, 2019 senesinde Trump’a rağmen 2’den fazla faiz arttıracağının habercisi olduğunu söylemek gerekir. Aralık ayını pas geçmeden böyle bir yorum, olmayan bir hikayeye inanmak anlamına gelir.
Petrol fiyatlarının bu seviyeyi ne kadar koruyacağı da şüpheli. Zira ABD’nin İran’a ambargo ile ilgili bizim de aralarında bulunduğumuz 8 ülkeye verilen geçici süre Mart itibariyle sonlanacak. Mart ayına gelmeden bunun geriliminin hissedilmesi muhtemel.
Ukrayna’dan yaşananların kalıcı bir sorun çıkaracağını sanmıyorum. Çünkü onun petrol fiyatlarındaki düşüşle eş zamanlı süreçte Rusya’yı rahatsız etmekten, oyalamaktan ve konsantrasyonunu dağıtmayı amaçlamaktan başka bir rolü olduğunu düşünmüyorum.
Dolar / TL cephesindeki gerilemenin de Türkiye’nin ekonomik gerçekleri dikkate alındığında sürdürülebilir olmadığı açık. Belki Noel dönemini ve sene sonu bilançolar kaygısını dikkate aldığınızda yılbaşına kadar bir tolerans süresi olabilir.
Elbette tüm bunları alt alta koyduğunuzda Çin’in büyümesinin gerilemesinden petrol fiyatlarındaki seviyenin dünya ekonomisinde daralma sinyali vermesine kadar bir dizi riskle de bağlantılı olduğunu bilmek gerekiyor.
O zaman öncelikle bu sürecin kalıcı olmadığı bilgisini cebimize koyarak hareket etmeliyiz. Cari açıktaki gerçekleşmeler, Türkiye ekonomisinin üretmeden, stoktan mal satarak idare ettiğini bize net bir biçimde anlatıyor. Bunun da sürdürülemez olduğu bilinmelidir.
Ayrıca ben enflasyonun da dolar ve baz etkisi dışında kalıcı bir gerilemeyi bize yaşatacağını düşünmüyorum. Gerek bugünkü oranıyla enflasyonun, gerekse de doların zaten Türkiye ekonomisine hasar verdiği açık. 5,50 seviyelerinin de döndürülemez noktamız olduğunu cümle alem biliyor.
Peki tüm bu fotoğrafı bireysel olarak yönetemeyeceğimize göre ne yapmalıyız? Döviz borçlusu iş dünyasının bu seviyeleri fırsat bilerek pozisyonlarını kapatmaya çalışmasında, hasarı azaltmak için uğraşı vermesinde fayda var.
Vatandaşın da dinginlik kokan bu moladan yararlanıp, hızla borçlarını azaltması, yeni ve gereksiz tüketimlere yönelmemesi önemlidir. Ben bu iklimin daha önce de yazdığım gibi ‘pastırma yazı’ olduğunu düşünüyorum.
Şayet bu seviyeleri, borç kapatmak ve risk azaltmak için kullanmazsanız, şimdiden olacağı söyleyeyim. Sonra çok pişman olursunuz.