Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
Yıl sonlarında hep bir hüzün kaplar içimi, vururum anti-depressan haplarının dibine. Psikiyatristim terkedilmişlik sendromu diyor. Çok uzun yıllar ABD’de yaşadım. Şükran Günü, Noel ve yılbaşında hep tek başımaydım. Ayrıca doğum günüm de sömester tatiline denk geldiği için 12 yılda bir tek kez bile kutlayamadım. Küçük Emrah gibi acıların çocuğuyum ben. Bir gün Müslüm Baba gibi filmim çekilecek ve gözyaşları sel olup götürecek sinema salonlarını. Ama acılar beni ezmedi, aksine ateşten bir fırında pişen tuğla gibi sertleştim, hissizleştim ve utanmazlaştım. Yakın dostlarım bana “Savaşan Çakal” derler. Çünkü leş kokusu aldım mı, aslan, kaplan filan dinlemem en kısa yoldan yemeğin başına çökerim.