Altın patladı, Dolar zıpladı!
Böyle olacağı belliydi demek en azından benim ve benim gibi düşünenlerin ve bunu daha önce yazarak paylaşanların hakkı olsa gerek.
Yoksa iktisatçıların deyimi ile arabanın tekeri çıktıktan sonra ahkam kesmek elbette en kolayı.
Dünya üretimi ve tüketimi belli olan altının bu yükselişinin elbette bir duraklaması ve sonrada büyük bir patlama ile eder değerlerine gelmesi beklenmeliydi. Hem yeni hem de bundan önceki bilge yatırımcı köşemde altınla ilgili değerlendirmelerim bana göre gerçekleşmiş oldu.
En büyük üzüntüm tüm bu gerçekler bilindiği halde bu kıymetli metale 1800-1900$’dan yatırım yapanlaradır. Dikkat ederseniz, kimse çıkıp da eh artık, bu fiyatlar iyidir elinizdeki bir miktar altını realize edin ve cebinize koyun diyemedi. Neden?
Çünkü bundan para kazananlar, her kesi gene ikna etmiş ve altının 2000$ dolarlara kadar gideceği hayalini yaygınlaştırmayı başarmıştılar.
Aksi takdirde böyle bir kazanım nasıl sağlanabilir?
Borsa, faiz, döviz tüm bunlarda ki spekülatif kazanımlarda tıpkı böyle sağlanmıyor mu?
İşte beynimizdeki o devamlı yükselecek düşüncesi bizleri esir alıyor. Bundan kurtulmakta kolay bir şey değil. Zira arkasından gelen düşüşün, ya dönerse, geri beslemesi ve kaybedilen kardan duyulan üzüntü birleşince, meydana gelen korku, anaparayı bile kaybetmeye neden olabiliyor.
İşin özünde tamah etme duygusu ve davranışı yatıyor elbette.
İnsan olarak kazanımlarımıza ve kayıplarımıza bir sınır koyamadığımız sürece, bu çelişkiler içersinde piyasalarda bocalayıp duruyoruz. Elbette en çok kayıpların ve kazançların olduğu böyle günlerde de, en çok ve benzer hataları tekraren yapma durumunda kalıyoruz.
Kazancında, kaybında, bir sınırı olmalı ve bu sınır sizin, hem madden, hem de manen kabul edebileceğiniz ve üstlene bileceğiniz sınırlarda olması gerekir ki finansal yaşam içinde kalıp, varlık gösterebilesiniz.
Üretime dayanmayan, akçeli yatırımlarda, daima kazanlar ve bu kazanımları sağlayan bir kaybedenler vardır. Zira hiçbir parasal işlem yoktan var, vardan yok olmaz. Enerji gibi dönüşür. Bir farkla el değiştirir(!)
Şimdi altında ve özelliklede en zayıf para diye savunulan dolarda, yaşanalar budur. Barometrenin ani düşüş ve yükselişleri nasıl kötü ve fırtınalı havalara işaret ederse, altın ve dolarda ki süratli değişiminde göstergesinde, bu yatmaktadır. Neden böyle oldu, altının altındaki esas konu nedir derseniz?
Sorunun temelinde, ABD’nin orta doğu, Akdeniz de ve kuzey Afrika’da sanılanın aksine, çok çabuk yerleşmesi ve bölge istikrarını sağlayacağı izlenimi ile AB bünyesinde yaşanan ekonomik çıkmazların ve nemalanmaların, AB den çok ABD ye yarayacağı düşüncesinin hakim olmasında yatmaktadır.
Aslında bu bölge istikrarı, petrol fiyatlarında ki gevşeme ile kendini göstermekteydi ama ekonomi çevreleri bunun pek üzerinde durmadılar(!) Şimdi altın çok yüksekten yere düşen bir top gibi, zıplamaya ama gitgide bir sinüs eğrisi gibi sönümlemen hareketlere, gebe olacak. Bu da gene bir tarafın kaybetmesine, diğer tarafın kazanmasına fırsat tanıyacaktır. Belirli kayıplara (stoploss) ve kazanımlara (kar, realize) tamah edebilenler ise gene en az üzülen ya da gerektiği kadar sevinenler olacaktır.
Piyasalarda çağreler tükenmez yeterki temel düşünceyi aklımızdan çıkarmayalım. Herkes alırken sat, satarken ise al! Daima alırken kazanmayı kural olarak benimse ve uygula. Bu o kadar kolay mı? elbette kolay ama uygulaması ve beynimize kabul ettirilmesi çok zor!