Türkiye’nin sadece kalkınması değil, aradaki teknolojik farkı kapatmasında da hayati bir önem olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Şüphesiz bu konuda az ya da çok bir şey yapılmaya çalışılıyor.
Nitekim 5 Temmuz Perşembe günü katıldığım Bilişim 500 Ödülleri’nde plaket alanlar, ama en çok bu konuda 35 yılını tamamlayanlar, uzun süredir bu alanda insanların bireysel mücadele verdiklerini gösteriyor. Hatta ödül töreninin BT Haber tarafından 19 yıldır yapılıyor olması da ülkemizde bu konuya gönül vermiş insanların olduğunun bir kanıtı.
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de tabanda bir değişim arzusu olduğunun kanıtı. Sadece bir arzu değil, büyük bir tehlike olduğunu da, Bilecik’in Başkan olmadan önce verdiği bir röportajda sarf ettiği şu sözlerle bir kez daha anlıyoruz.
“Şayet firmalarımızın dijital dönüşümlerini sağlayamazsak, ilk 500 firmanın yarısını kaybedeceğiz.” Yani konu kritik.
Peki bu bilinç ya da eğilim yeter mi? Elbette yetmez. Hangi sektörü konuşursak konuşalım, rekabetin kızıştığı ve robotikleşme eğiliminde olduğu dünyada daha farklı pencereleri açmamız gerekiyor. Tarımdan sanayiye, hizmetler alanından esnaflığa, eğitimden patent üretimine kadar her sahada teknolojiyi konuşmalıyız. Sektörlere uygun teknolojik bileşimi sağlamalıyız.
Bu bakımdan gelecek kuşaklar ve eğitim işin temelini oluşturuyor. Şimdi size bir isimden bahsedeceğim. Doğa Bilimleri Derneği Başkanı Altuğ Revnak Eti… Türkiye’nin dört bir yanındaki okulları dolaşıp, parasız seminerler veren, doğa teknoloji uyumunu dünyadaki yaratıcılık örnekleriyle anlatan bir değer.
Sessiz sedasız Türkiye’de ilk, ortaokul ve lise öğrencilerinin ufkunu açıyor. Yaratıcı olmaları adına önemli konuşmalar yapıyor. Dünyada dev kuruluşların ar-ge departmanlarının nasıl doğadan ilham alarak gelişmelere ve bağlantılı olarak katma değere ulaştığını anlatıyor. Yani teknoloji üretimi genç kuşakların gözünde ulaşılmaz olmaktan çıkarıyor.
Bence bu yaklaşımıyla ülkede yapılan birçok işten daha değerli bir hedef kitleye imza atıyor. Şimdi aynı ismin yeni bir projesini daha öğrendim. Radyo programıma konuk olan ve bu projenin detaylarını orada anlatan Eti, özetle Türkiye’nin dört bir yanına teknoloji adına fidanlar dikiyor.
Derneğin, organize ettiği sertifikalı robotik eğitici eğitimleri ile üniversite seyisine gelmemiş gençlerin, çocukların eğitmen olmalarını sağlıyor. Bunlar kendi şirketlerini daha o yaşta projelendirerek yaratıcılığa yöneliyor. Okullar arasında maker ve kodlama konusunda yine ücretsiz eğitimler veriliyor. Eti, herkesin diline pelesenk ettiği bir kavramı da, yeni kuşak göz önüne alındığında ‘ortaokul-sanayi’ işbirliği olarak tanımlıyor.
En son, DBD Robotik Destekli Sparc 5665 Takımı olarak, Newyork First Robotik Turnuvası’ndan Girişimcilik Ödülü ile döndüler. Çocuklara kendi robotlarını yapabileceklerini, bunların yazılımlarını yazabileceklerini, Türkiye’nin dört bir yanında anlatıyorlar.
Daha ilginç olanı Dernek, bu konuda mentörlük eğitiminden geçen en fazla lise eğitimini sürdüren gençleri işin içine dahil ediyor. Yani aynı dili konuşanlar, bir arada bulunuyor. Derneğin projelerini isteyen internetten bulup incelesin.
Ama program konuğum olan Dernek Başkanı Altuğ Revnak Eti’nin aktardığı bir bilgi, sermaye kısıtı olan ülkemiz için kritik bir veriyi de ortaya koyuyordu. Dünyada yapılan araştırmalara göre bir ülkenin doktor yetiştirme maliyeti 80 bin dolar. Mühendis yetiştirme maliyeti 65 bin dolar iken yazılımcı yetiştirmesinin maliyeti sadece 3 bin dolar.
Doktor ve mühendisin de işini yaparken robotik teknolojileri kullanacağı gerçeğinden yola çıkarsak, çok küçük bütçeleri gözden çıkararak, kısa sürede bir yazılımcı ordusu kurabiliriz. Zaten bu ordu da, diğer tüm sektörlerimizi tetikleyecek, mesleklerimizi çağın ilerisine taşıyacak projelere imza atacaktır.
Tek bir adam, vatan toprağının dört bir yanını karşılık beklemeksizin karış karış dolaşıp bunu anlatıyorsa, dernek doğa teknoloji ilişkisini doğru okuyarak 100 yıllık açığı yakalama fırsatımız olduğundan bahsediyorsa, robotikmaker programıyla ülkenin her yanına teknoloji fidanları dikebiliyorsa, bunu siyaset üstü bir biçimde devlet politikası yapar ve arkasında durursak, sizce de güzel olmaz mı? Bence olur…