Bu gece Kadir gecesi… “Allah(cc)’ın ayeti aynen şöyle söylüyor; “Bin aydan daha hayırlı bir gece”. Belki de birçoğumuzun farkında olmadığımız bir durum var; “Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu kim söylüyor?” diye 100 kişiye sorsak acaba kaç kişi doğru cevabı verir bilemiyorum ama sayının çok fazla olmayacağını tahmin ediyorum. Bazen bazı cümleler bir slogan gibi algılanır. Bu da özüne inmeyi zorlaştırır. Bir cümlenin ya da ayetin üzerinde çalışmaya ve düşünmeye başladığınızda ise inanın yeni kapılar açılıyor. İnsanlığa bir kurtarıcı olarak inen yüce kitabımızın indirildiği gece neden bin aydan daha hayırlı?
Genellikle, mübarek gecelerde twit atar ve kutlama yapardım. Fakat daha sonra baktım ki; bu tür twitler artık birilerine yaranma, taraf bulma veya nüfuz sahibi olmak için atılmaya başlanmış veya o şekilde algılanıyor. Çok içtenlikle yapanları tenzih ederim. Allah(cc) herkesin kalbini biliyor. Artık dini konularda veya Türk milletine bugüne kadar büyük emekleri geçmiş olan tarihteki liderlerimizi veya daha genel bir deyimle, dini, siyasi, sosyal, kültürel değerlerimizi hatırlatan, öven mesajlar da atmıyorum. Çünkü ayrıştık… Çok içtenlikle attığınız bir mesajın üzerine yazılanları görünce ya cevap vermek zorunda kalıyorsunuz ve savunmaya geçiyorsunuz, niyetinizi açıklamaya çalışıyorsunuz ya da gereksiz ve boş ego tatmin edici bir düellonun içinde kendinizi bulabiliyorsunuz… Mevlana “Cahilin yanında kitap gibi sessiz ol” diyor. Nefsinize uyup cevap vermek pek anlamlı değil. Siz cevap vermeyince karşınızdaki sizi nasıl alt ettiğini düşünüyor. En güzelinin, öyle düşünmelerine izin vermek ve onları zan’larıyla baş başa bırakmak olduğunu düşünüyorum.
Bu yazıma “Kadir gecesi” ile başlamak da yukarıdaki gibi yorumlanacak veya algılanabilecektir. Ama burada en azından daha uzun cümleler kurarak derdinizi anlatma imkanı var. İçsel bir mesaj vermek yerine, sadece düşünmeyi öne çıkarmaya çalışmak istediğim için yazıma böyle başladığımı belirtmek istiyorum. “Kadir gecesi neden bin aydan daha hayırlıdır?” Sadece bunun üzerine düşünmeye davet etmek istedim. Ben çok düşündüm ama Kuran-ı Kerim’in tamamını tefsirleriyle anlayarak okumadıktan sonra, bu soruya cevap vermenin çok zor olduğunu söylemekle yetineceğim. Yüce kitabımızı şu ana kadar tefsirleriyle 12 defa okudum. Her okuyuşumda, adeta başka bir kitap okuyordum. Zannedersem beşinci veya altıncı defa okuduğumda, sadece ekonomist gözüyle okudum. Dünyadaki onca finansal ve ekonomik krizi inceledikten sonra, “Acaba Kuran-ı Kerim bu konuda hangi mesajları veriyor?” diye merak ettim. Allah(cc) Prof. Mehmet Okuyan’dan razı olsun. Kuran-ı anlamaya yönelik olarak en bilimsel ve akılcı yaklaşımların kendisinden geldiğini gördüm. Kitabımıza o kadar hakim ki; hangi surenin hangi ayetleri hangi konularda bir biri ile ilişki içinde ve birbirlerini tamamlıyor? İşte bunları mükemmel ve akla hiç de ters düşmeyen bir şekilde ortaya koyuyor. Dolayısıyla Sayın Okuyan’ın metodolojisi ile, okuyup anlamaya çalıştım. Öyle ayetler var ki; bundan 1450 yıl önce bugünü ve bugünkü krizleri çözmenin şifrelerini muhteşem bir şekilde vermiş. Bu konuda bir kitap yazmanın bütün insanlığa büyük bir katkı olacağını düşünüyorum. Ama herhalde Mehmet Okuyan hoca gibi dini konulardaki çok değerli bilim insanlarının çok fazla yardımına ihtiyacım olacak. Arapça hakimiyeti olmadan sadece meal veya bir iki tane tefsir ile olacak bir iş değil. İlmik ilmik dokumak gerekiyor. Ne zaman din bilginleri, diğer sosyal ve fen bilimleri alanındaki uzmanlarla bir araya gelir de öyle çalışırsa, bence yeni bir boyut ortaya çıkacaktır.
İlk defa 2001 yılında, ülkelerin geçirdiği finansal krizleri incelemeye başlamıştım. Tek amacım, krizler olmadan önce hangi sinyallerin ortaya çıktığını görmek ve bunları gördükten sonra da krizleri önlemek yolunda neler yapılması gerektiğini ortaya çıkarmaktı. Tabi ki zor bir işti. Tam beş yılımı aldı ama yaptığım çalışmaların sonucu inanılmaz bir keyifti. Çünkü kafamdaki sorulara cevap bulmuştum. En önemli cevap ise “krizlerin önlenemeyeceği” gerçeğiydi. Buna aşağıda değineceğim ama bu keyifle “36/42 Para Harekatı” kitabını yazarak, ekonomi tahsili olmayan insanlara da öğrendiklerimi aktarmak istedim. Bu kitap 2006 yılının Haziran ayında bitmiş ve Kasım ayında basılmıştı. Henüz ABD krizi falan yoktu. Ama kitapta ABD’de büyük bir kriz çıkıyordu ve bu kriz emlak sektöründen kaynaklanıyordu.
Kafamdaki soruya cevabı bulmak kolay olmadı. Krizler konusunda araştırma yaparken, bir gün Cuma namazı öncesinde, Cuma vaazını veren imam bir hikaye anlattı. Din konusunda ilim sahibi bir zat’a şu soruyu sormuşlar; “Madem Kur-an’ı Kerim her şeye cevap veriyor. O zaman göster bize bakalım nerede yazıyor, buğdaya zararlılar musallat olduğunda nasıl baş edilmesi gerektiğini?” Bu muhterem zat Kuran-ı Kerim’i açıyor şu ayeti okuyor;
Nahl Suresi (43. Ayet – son cümle): “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” (Diyanet Meali).
İşte yukarıda belirttiğim şekilde ekonomist gözüyle Kuran-ı okumak bu dönemlere nasip oldu. Kriz araştırmalarım sırasında ilim sahiplerinden (hangi dinden olduğu önemli değil, hepsinden Allah razı olsun) bütün kriz dinamiklerini öğrenmiştim. Bütün krizler, kamunun, firmaların (müteşebbisler) ya da bireylerin aşırı borçlanmalarından ortaya çıkıyordu.
Ekonomi ilminde, ekonomik karar birimleri olarak devlet, müteşebbis ve hanehalkı sayılır. Tüm krizlerde gördüm ki; ya devlet, ya müteşebbisler ya da hanehalkı kısa vadeli hedeflere odaklanarak, uzun vadeli çıkarlarını ciddi biçimde tehlikeye atıyorlar. Örneğin,
- Devleti yönetenler, kısa vadede iktidarlarını sürdürmek için,
- Müteşebbisler, işletmeler kısa vadede rakibinden daha fazla kazanmak veya pazar payını artırmak için,
- Hanehalkı da uzun süre para biriktirerek alabileceği arabayı veya evi almak için;
Geleceklerini bugünden harcıyorlar (hepsinin kaynağı NEFİS’tir). Örneğin devleti yönetenler gelecekte toplayacağı vergileri bugünden harcıyor, eğer para yetersiz geliyorsa piyasalardan faizle borçlanıp dağıtıyor. Müteşebbisler, gelecekte kârlarını artıracağını düşündükleri yatırımları yoğunlukla özkaynak yerine borçla yapıyorlar. Hanehalkı da uzun süre para biriktirerek alacağı arabayı veya evi bugünden bankaya borçlanarak alıyor (çünkü komşusunun altında kalmak istemiyor) .
Kamu, politikacıların koltuk hırsı nedeniyle borçlanıp seçmene rüşvet dağıtması nedeniyle yüksek açıklar veriyordu (Meksika-1994, Türkiye-2001, Arjantin-2002 ve 2018). Firmalar kapitalist sistem içinde daha fazla kâr etmek, diğerini yok ederek büyümeye odaklandığından yatırım yapıyor ve bunu da borçla yapıyordu (Asya krizi). Bireyler, yeteri kadar birikim yapıp alacakları arabaya hemencecik sahip olmak, belki de etrafına hava atmak için gereksiz yere aşırı borçlanıyorlardı. Ama sonra fatura önlerine geliveriyordu (Örn. İspanya, Japonya ABD’de konut sahibi olma çılgınlığı bu ekonomileri yerle bir etti. Yunanistan yan gelip yattı ve kamu borç alıp dağıttı vs).
Allah(cc) insanın fıtratlarını (sahip olduğu genetik özelliklerini) yüce kitabımızda öyle güzel ortaya koymuş ki; uzun vade yerine kısa vadeciyiz (her konuda). Sadece birkaç ayeti örnek olarak vermek istiyorum.
Mearic Suresi (19. Ayet): “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.”
Müddessir Suresi (15. Ayet): “Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.”
Haşr Suresi (9. Ayet son cümle) “Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
İnsanın yaratılış kodunu kimse değiştirebileceğini düşünmüyorum. Ama doğru yol gösterilmiş. Haşr Suresinin 9. Ayetine uyanlar krizlerden etkilenmezler. Ancak, çok cüzzi bir azınlık buna uyabilir. Hangi ekonomi yönetimi, ekonomiyi şuursuzca büyütmek, koltuk kapmak uğruna herkesin aşırı borçlanmasına göz yumuyorsa, ileride olacak krizlerde vebali olacaktır. İnsanoğlunun “hırs” ve “sabırsızlık” kodu değişmediği sürece her yerde her zaman krizler ortaya çıkacaktır. Önemli olan, yönetenlerin o ortama (neo-klasik düşüncenin borçlandırarak ekonomiyi büyüt tezine) izin vermemeleridir.
Aslında daha yazacak çok şey var. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’in elçiliğinde, insanlığa gelen vahyin ilk ayetlerini almaya başladığımız bu mübarek Kadir gecesinde piyasa ve ekonomi ile ilgilenenleri bu konulardan da haberdar etmek istedim. Belki ileride bir tarihte, altını ve gümüşü biriktirmenin ve dağ gibi yığmanın ( o zamanlar alış veriş için bunlar para olarak kullanılıyordu) ekonomilere nasıl zararlar verebileceğini de anlatırım. Para kan gibidir, bir yerde durup birikip tıkanmamalıdır ve dolaşması lazım. Bu konuda Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır hocanın önemli tespitleri var.
Hepinizin Kadir gecesini kutluyor, sağlık, huzur ve barışa vesile olmasını diliyorum.
NOT: Piyasalarla ilgili ayrıca bir yazı yazacağım. Son 10 gündür aşırı yoğunluğum nedeniyle biraz uzak kaldım. Hakkınızı helal ediniz.
Emeğinize,yüreğinize sağlık hocam.Allah öğrenip bilenlerden,bilipte olanlardan eylesin hepimizi inşallah.Sevgilerle…
Ya hocam siz ne güzel insansınız, Allah sizden razı olsun hem maddiyatımıza hem maneviyatımıza ilaç gibisiniz, bahsiniz benimde bu aralar meşgul olduğum bir konuydu özellikle tasarrufun yukarıdaki ayetlerde olduğu gibi dağ gibi biriktirmek ve cimrilik konusuyla çakışmasından rahatsızdım böylece bende biraz derinlemesine araştıracağım bu konuyu bizde sizlerin Kadir gecenizi tebrik eder sağlık ve esenlikler dileriz.
sizin içiniz güzel olduğu için güzel olarak algılıyorsunuz.. Sağolun…
Emeğinize sağlık hocam, Kur’an-ı her okuyuşumda ben de sizin gibi adeta, başka bir kitap okuyormuş gibi oluyorum. Bu konuda da ilminizin artmasını dilerim. Kadir geceniz kutlu olsun.
Sağolun.. İnsan okudukça yeni kapılar açılıyor…
Bu yazınızdan muthiş keyif aldım.Kadir gecemiz kutlu olsun.
Sağolun… Mesaj için tşkler…
Uzun yıllardır yazılarınızı okurum
Bu kadar güzeli ilk defa.
Bazan bu ve benzer ayetleri size yazmak istedim
Okumazsınız zannı ile yazmadım
Teşekkürler.
Ülkeleri insanları batıran BORÇ
Malesef öz sermaye ile kimse çalışmıyor
Bankaya bütün malını ipotek ediyor Ödeyemeyeceği kadar borçlanıyor. Kıskançlığından Ortak almıyor.. Oysaki Bankadan aldığı paranın gerçek sahibini ortak alsa, hem ucuza para bulmuş olur. Hem de ödeme günü ade sıkıntısı olmadan Rahat eder. Malesef Kıskançlık ego.. Selam ve Dua ile.
teşekkürler…
Bir bilim insanının,bir ekonomistin,hiçbir mesnedi olmıyan kendi içinde çelişkilerle dolu,nakilci kültürün ürünü,bilime sırt çevirmiş,insanlığın tarihi gelişim serüveninden bir haber bir kitabı referans olarak öne çıkarmanız,beni ve benim gibi düşünenleri rahatsız ediyor.Siz iyi bildiğiniz ekonomi bilginize dönük verin mesajlarınızı.
Görüşünüzü dürüstçe benimle de paylaştığınız için teşekkürler…
Hocam Fuat Ozturk kisisinin yorumuna kesinlikle katilmiyorum. Ayrica bu blog ne yazilip ne yazılıp ne yazilmayacagina sizin karar verdiginiz bir yer.Bu arkadas istedigini okur begenmedigini okumaz. Sonucta bu yazilari severek ve begenerek okuyanlar var., benim gibi. Size “sadece ekonomi yazın” dayatmasi yapmak ne ona ne de baska birine düşmez. Her zamanki mutevaziliginiz ile cevap vermişsiniz hocam. Emekleriniz icin tekrar tesekkuler.
Yüce Allah’ın (cc) kelamı ve inancımız gereği kutsal olan, evrenin ve insanın yaratılışından tutun da, kainattaki nizama kadar hemen her konuda günümüzde ve her daim bilime ışık kaynağı olan kitabımız Kur’an-ı Kerim’i “bilime sırt çevirmiş” diye nitelemeniz akıl alır gibi değil.
Görüşünüzü yazabilirsiniz bunda sıkıntı yok.
Ama Yaşar hocanın ne yapması gerektiği aklını vermeniz aslında sizin demokrat bile olmadığınız gösteriyor.
Selam! :) Emeğinize ve yüreğinize sağlık.. Büyük çoğunluğu doğru tespitler hocam.. Bilmukabele.. Keşke, din adamları ve diğer kardeşlerimiz de, her günün Kadir olan Allah’a karşı sorumluluk bilinci ( gerçek iman ) içinde yaşanması gerektiğini idrak edebilselerdi. Allah’a emanet olun.
Güzel bir yazi olmuş.
İslam dininde paranin bir yerde toplanip birikmemesi icin Zekat kavrami vardir. Bir nevi Sabit duran, hareket etmeyen, yatirima dönüşmeyen, nakit özelliği taşiyan paradan zekat verilir. Yanlis anlasilmasin, zekatdan muaf olmak için o nakiti yatirim malina dönüştürmesi gerekir. Bu şekilde nakit para hareket etmeye başlar.
E hocam hem tasarruftan bahsetmissiniz yani borclanmamaktan hemde para tıkanıp kalmasın demissiniz yada ben öyle anladım artık.
Mesajınız için teşekkürler… Yazacak çok şey var derken, bu ayrıntıları kastediyordum.. İnşallah bir başka yazıda bu ayrıntıları da aktarırırm. Burada aslında “hırs” ekonomilerin büyümesi için lazımdır. Her neyden bahsediyorsak, aşırısının zararlı olduğunu bilelim yeterli. Borçlanmak da makul ise sorun değildir. Su insana faydalıdır.. metabolizmaytı hzılandırır ama 10 litre su içerseniz kandaki mineraller atılır ve ölebilirsiniz…. “Aşırılık” en önemli ayrıntı oluyor…
Borçlanma elbette olabilir. Ancak, makul düzeyde olmali, aşırıya kaçmamali. Birçok yatirimci ise özel varlığı olduğu halde, bunu kullanmak yerine faizle kredi kullanmayi tercih ediyor. Çünkü bunu nasilsa yatirim maliyetine yansitiyor, vergiden düşüyor. Diğer tarafdan fiyat artisina da neden oluyor.
Teşekkürler hocam bizleri aydınlattığınız için
Yaşar Erdinç bey’i tebrik ederim. %99 u müslüman olduğu sanılan ancak bu %99 ün %1 i bile inandigi/inandirildigi dini bilmeyen ve bilim yolunda gitmesi gerekirken ancak din ile bilimin yan yana olamayavagini haaala ayir edemeyen, edemediği gibi en iyi yapabileceği iş zor gelmis olmali ki en kolay ve kazancli is olan din tuccarligi na baslayan doktorlarimiz, doçentlerimiz, prof. Larımız a da lanet olsun. Kin’i kullanan herkese lanet olsun.
Bence de kin’i kullanan herkese dediğiniz gibi olsun. Ayrıca kendi maddi veya farklı çıkarları için dini kullanan herkese de lanet olsun. %100 katılıyorum…
Emeğinize sağlık hocam. Allah razı olsun sizden.
Çok güzel bir yazı. Kaleminize sağlık.
Önceden ekonomi sayfalarındaki yazıları okumaya çalışır sıkılıp bırakırdım ta ki Yaşar Hocamızın yazılarına görene kadar şimdi ise köşe yazısı çıksın diye sabırsızla bekliyorum.Gecemize kandil olduğunuz için teşekkür ederiz.
HOCAM, ELİNİZE SAĞLIK
yüeğinize sağlık hocam çok güzei bir yazı olmuş