Ülkede reel sektör açısından en büyük problem iletişim eksikliği. Bunda yönetim kademesinin ketum, baskıcı ve dinlemez tutumu kadar, reel sektörün de bilgiye ulaşmadaki tembelliğinin büyük etkisi var.
Bugün geldiğimiz noktada başta dolar ve TL girdi maliyetleri, sonrasında daralan piyasalar, uzun vadeler, sermaye eksikliği ve ağır yükler karşısında reel sektör patlama noktasına geldi. Bu hale gelişte de tartışmasız ekonomi yönetimi ağır kusurlu.
Fakat derler ya hatanın neresinden dönerseniz kazançtır. Bu nedenle Ekonomi Bakanlığı’nın devreye soktuğu bir uygulamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Konuyla ilgili bilgiyi Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi aktardı.
Verilen bilgiler ışığında 80 ilde yaklaşık 2 bin 100 firmanın bakanlık bürokratları tarafından bire bir ziyaret edildiği, bilgi aktarımı yapıldığı belirtiliyor. Eminim siz de benim gibi, o geride kalan bir ilin hangisi olduğunu ve ziyaret edilmeme nedenini merak ettiniz. Sanırım bu konuda da bir açıklama yapılır.
Sayı bakanlığın iletişime geçtikleriyle 3 bin 500’ü buluyor ama ben yerinde ziyaretleri daha anlamlı buluyorum. Bu çok kıymetli bir hareket. Zamanlamasını tartışmayacağım; neticede doğru bir eğilim.
Zeybekçi’nin ifadesine göre bürokratlar reel sektörün sorun ve sorularına yanıt verdiler. Hareket son derece doğru olmakla birlikte yeterli değil. Bunu sadece devlet desteklerinden ibaret tutmamak gerekir.
Hazır bu eğilim başlamışken, reel sektörün aktardığı sorunlar raporlanmalı, kompleks yapmadan yüzleşilmeli; Meclis içi ve dışı muhalefetle paylaşılmalı; isimsiz anketler yapılmalı; onlardaki veriler bu araştırmaya dahil edilmeli ve bir yol haritasına temel teşkil etmelidir.
Hatta bir komisyon oluşturulmalı, bu ziyaretler sürdürülürken bakanlık yetkilileri dahil edilmeden de bir fotoğraf ortaya konulmalıdır. Çünkü Türkiye’de baskı iklimi içerisinde ya da farklı nedenlerle eksik ya da yanlış cevaplar verilmiş olma olasılığı çok muhtemel.
Bununla da yetinilmemeli, ayrı bir ekip çalışanları dolaşmalı, önyargısız bir biçimde problemleri bir de o cepheden dinlemeli. Fikri takip gereği de karma bir heyetle konu takip edilmeli.
Ekonomide sorunlar büyüyor ve gözüken o ki büyümeye de devam edecek. Fakat sorunlara yenilme lüksümüz yok. Bu nedenle sorunları reddetmek yerine, kabullenilmeli, muhataplarını baskı altına almadan dinlemeli ve çözüm odaklı yaklaşımlar sergilemeliyiz.
Aksi takdirde zaten yaşanan bir depreme gözlerimizi kapatarak ya da hamaset yaparak karşı koyamayız. Bu mücadelede ayakta kalan her firma ve birey, çıkış noktasında Türk ekonomisi adına altın değerinde olacaktır.