Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
International Institute for Finance sağolsun, İstanbul yine yabancı yatırımcı ve uzman işgali altında. Böylesine önemli bir konferansın ekonomi basınımızda dahi radarın dışında kalması Finans Merkezi olmak için daha bir fırın ekmek yememiz gerektiğinin hüzünlü kanıtı.
Bu vesileyle İstanbul’a gelenler, sağ olsun hatırımızı kırmaz, bizi de ziyaret eder. Perşembe sabahı görüştüğüm bir uzmandan üstünde çok düşünülmesi gereken bir yorum duydum: “Fed QE’ye başladığından bu yana, politik riskleri incelemeyi bıraktık. Volatilite düşüktü, herşeyi aldık. Şimdi yeniden temel analize dönme zamanı”. Bu uzman fon yöneticilerin ruh halini çok iyi özetlerken, başımıza geleceklerin de kehanetini yapıyor: Ya beğenilen politikalar izleyeceksin, ya da yabancı tasını tarağını toplayıp kaçacak.
Şöyle özetleyeyim size durumu, dünya ekonomisinin hızlandığı bir gelecekte, muhtemelen enflasyon yükselir, Fed-AMB parasal sıkılaştırma yapar, ve faizler de sürekli yükselir. Böyle bir ortam ekonomik-politik kırılganlık arzederek yatırımcının kitabında yanına soru işareti koyduğu Türkiye için iyi midir, kötü müdür?
Bu kafayla mı Istanbul finans merkezi olacak. Ancak yalan ve yanlış paradigmayla – küfür mü ediyorsun duyuyor gibiyim – tek adamın ağzından çıkan sözlerin ekseriyetle halka empoze etmeye ve ettirilmeye çalışıldığı finans ve ekonomi merkezi olur. Diğer ülkelere örnek olmasını temenni etmekten başka elden bir şey gelmiyor! Ekonomi tüm dünyada Türk ekonomisi gibi yönetilse ters devrim olur herhalde yönetim ve bilimde. Rahat ederdik bari bizim gibi düşünenler de var,yalnız değiliz diye.Dediğiniz gibi maratoncu hep aynı hızla ve tempoyla koşarak yarışı bitiremez. Dünyadaki birçok ülke bunun farkında, dünya ekonomilerinde de bircok yanlış yapılıyor, hem farkında olarak hem de ongorememekten-. Türkiyeyi yöneten guruh kim ise (genelde tek kişi) fikirlerinin en doğru ve hatasız olduğunu sanıyor. Yanlışlarının hem farkında hem değil (kendi bilsin yeter bazen) , hem de öngörüsu kesinlik arzediyor, ne yazik ki Türkiye maratoncusu yarış atı,kurallara aykırı . Kosturacak insan yok gibi (Gerçek de var mı o da tartışılır da ) . Yarış atı daha hızlı ve yükselen tempoyla hep en onde koşmalı yöntemini benimsemiş jokeyce kosuldugundan önemi yok önlem almanın. At hedefe ulassin , perişan olsun hatta gebersin hic onemi yok. Aslinda yarisi kazansan ne olacak da. Dünya onun derdinde degil, halkin buyuk cogunluguna nasıl daha cok refah ,huzur, mutluluk vb. maddi ve manevi güzellikler sunabiliriz derdinde . Büyüme maksimum, faizler minimum, yatırımlar en yüksek düzeyde vb. hayal dünyasında yaşanabilecek süslü göstergelerle iyi dayanıyoruz da . Bakalım kaç vakte kadar …Ekonomik parametreleri veya ekonomiyi normal yerlere taşımaktan ziyade onların hepsi çok iyi olacak safsatisina göre anormalize ediyoruz . Oysa hayatta hersey insanların istediği gibi nasıl olmazsa ekonomi alanında da bu böyledir. Görünen köy kılavuz istemez. Herşeyi kontrol edemezsiniz, bazı şeylerden fedakarlıkta bulunacak, bazı şeyleri seçeceksiniz. Yönetimin ekonomi aklının yerinde olup olmadığının anlasilabilmesi için adli tıptan rapor alınmalı diye düşünmüyor değilim .