Türkiye’de verileri medya yoluyla öğrenenler yandı. Ortaya konulan araştırmaların ve istatistiklerin haber yapılış biçimine şöyle bir göz attığınızda anormal bir fotoğraf ortaya çıkıyor.
Ben artık bunun bir korku ya da baskı olduÄŸuna inanmıyorum. Bunlar etkili olabilir; ama gelinen noktada tam bir otosansürün ya da otokontrolün olduÄŸu buram buram kokuyor. Mesela TÜİK verileri…
Araştırma yöntemleri, gerçekçiliği çok tartışılır. Nitekim bende de ciddi bir güvenilirlik sorunları olduğu açık. Yani içeriği ayrıca masaya yatırırız. Ama kurum gerçekten bunları yorumsuz olarak veriyor. İstatistikleri medyadan değil de, kendi bültenlerinden takip ederseniz bunu görürsünüz.
Rakamları veriyor ve kenara çekiliyor. Belirttiğim gibi, bunların doğruluğu ayrı bir tartışma. Fakat bu istatistikler sonra medyaya öyle bir yansıyor ki; matematik, analitik, sosyolojik, mesleki bir katliam ortaya çıkıyor.
Hemen birkaç verelim. Ä°ÅŸsizlik mesela… Açıklanan, Türkiye gerçekleriyle uyuÅŸmuyor. Ama TÜİK bültenlerinde açıklanan iÅŸsiz sayısı kadar, iÅŸ aramaktan umudunu yitirmiÅŸler olduÄŸu da yazıyor. Ä°kisini toplayarak iÅŸsiz sayısını öngörmek gazetecinin namusuna kalmış. En iyi ihtimalle medyaya yansıyanın iki katı iÅŸsiz sayımız olduÄŸunu yine TÜİK’ten öğreniyoruz.
Yine örneÄŸin dış ticaret endeksleri açıklandı. Bu meslek grubumuz tarafından kamuoyuna ihracatta birim deÄŸerlerimizin arttığı ÅŸeklinde yansıdı. Oysa TÜİK’in basın bülteninde ihracat birim deÄŸeri yüzde 7,2 artarken, ithalattaki yüzde 10,8’lik yükseliÅŸ de var. Türkçesi zarardır; ama herkes sadece ihracata bakıyor; istatistike konu dış ticaret olmasına raÄŸmen…
Bir başka misal sanayi ciro endeksleri. Herkes bunu yüzde 12 yükseldi olarak okudu. Oysa geçen aya göre yüzde 0,8 düşmüştü. Bu da çok önemli değil. Zira ay ya da yıl, hangisi yükselişi gösteriyorsa haberde o tercih ediliyor. Ama haberi yansıtırken, ülkedeki enflasyon kadar cironun artmasının, aslında net kazançların eridiği anlamına geldiğini kimse konuşmadı.
Olay, o kadar dramatik bir noktaya geldi ki, özel sektör araştırma kuruluşları bile yolladıkları basın bültenlerinde çarpıtma kullanır oldu. Son olarak olası istihdam artışlarına ilişkin araştırma yapan bir rapor ulaştırıldı.
Bu, küresel iÅŸ çözümlerinde faaliyet gösteren bir firmanın istihdama genel bakış araÅŸtırması… BaÅŸlığı ‘Türk iÅŸverenler istihdamda vites yükseltiyor.’ Bir gazeteci olarak umutlanıyorsunuz ve hemen araÅŸtırmanın detaylarına bakma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Sonuçlar bir matematik yorumu faciası… Önümüzdeki nisan – haziran döneminde iÅŸverenlerin yüzde 28’i istihdamda artış, yüzde 5’i de düşüş bekliyor. Ama her ikisi dışında bir oran daha var. Yüzde 63 deÄŸiÅŸiklik olmayacağını öngörüyor.
Fakat PR şirketleri de işi çözmüş olmalı ki, haberleri yayınlansın diye yüzde 28’i öne çıkararak bülten hazırlıyor. Eminim bir çok medya kuruluşu da buna bu yönüyle atlayacaktır. Oysa bu araştırmadan öngörülere dair ne yükseliş ne düşüş beklentisini haberi yapabilirsiniz.
Olsa olsa ‘reel sektör istihdamda değişiklik beklemiyor’ dersiniz. Fakat bu haliyle haber olmayacağını bildiklerinden, olumlu bir şey yaratmaya çalışıyorlar. Bütün bu örnekler çoğaltılabilir ve neredeyse her ay için konuşulabilir.
Bu zannedildiği gibi bardağın dolu ya da boş tarafını görme tercihi değildir. Bu otosansür yapan bir medyanın, yalan söyleme biçimidir. Sorunlar ortadan kalkmaz, inananların sayısına göre önlem alınmadığından ağırlaşır ve sonuçta ödenecek faturanın ağırlığı artar.
Ama kimin umurunda? Bugünü atlattık ya, gerisi kolay…