Tebrikler… ABD’ye çalım atan ve bu konuda hakkında soruşturma açılan Standard & Poor’s, Türkiye’nin notunu iki kademe artırdı ve ‘yatırım yapılabilir’ düzeyine çıkardı. Hatta her söylediğinde yanılarak, insanların zarar etmesine neden olan bazıları, bunu günler öncesinden bildiğine yönelik haberleri servis ettiriyor.
Öncelikle bu meseleyi yorumlarken, olaya birkaç açıdan bakmak gerektiğinin altını çizmeliyim. Bugün gelişmiş ekonomilerin durumunu baktığınızda, Türkiye’nin rakamsal bazda hepsinden daha iyi noktada olduğunu söylemek lazım. Ama ardından da eklemek şart: Sadece bugün itibariyle ve kağıt üzerinde…
Fakat bu ülkelerin notlarını düşürmeye cesaret edemeyenler, onları doğru seviyeye getirmek yerine alttakini yukarı itmeyi tercih ettiler. Yani bizim durumumuz biraz ‘tavşanın ayaklarını bağlamışlar da kaplumbağa yarış kazanmış’ cinsinden…
Olayın bir başka boyutu ise ‘yatırım yapılabilir’ kavramında gizli. Kast edilen yatırım nedir? Yabancı sermaye bu ülkeye gelip, fabrikalar açacak, katma değer yaratacak, istihdam sağlayacak ve Türkiye’ye güç mü katacak zannediyorsunuz?
Hayır… Verilen mesaj tamamen rantiye ekonomisine, sıcak paracılara ve paradan para kazanma dürtüsüyle hareket edenlere yönelik. Yani deniliyor ki, ‘gidin Türkiye’ye ve para kazanın’. Gelen parayı, Türkiye ne yapacak? Cari açığını finanse edecek, borcun sürdürülebilirliği ilkesine dayandırdığı ekonomiyi, biraz daha dışa bağımlı ve borçlu hale getirecek.
Elbette iş bununla da bitmiyor. Bir sorunun daha yanıtını bulmak gerekiyor: Neden şimdi? Not veren sıfırcı hocaların siyasi gelişmelere paralel eylem yaptıklarını dikkate alırsak, bu beklenmedik not artışının Başbakan Erdoğan’ın ABD’de olmasıyla bir ilgisi var mı?
Oradaki gelişmelerin tüm şeffaflığıyla ortaya konulması gerekiyor. Kimsenin ‘devlet sırrı’ maskesi altına sığınarak bu süreci atlatma şansı yok. Sıcak para konusunda diz çöktürülen Türkiye hangi tavizleri vermiştir ki, yeniden borcunu sürdürecek paranın gelmesine yeşil ışık yakıldı?
Şimdi bu not artışına hep beraber oturup sevinebiliriz. Ne kadar büyük ve başarılı bir ekonomimiz olduğunu birbirimize anlatabiliriz. Peki bize tersini söyleseler de, Mehmet Şimşek’in İngiliz Financial Times Gazetesi’ne verdiği cari açık ve kırılganlık yorumunu ne yapacağız?
Bence tek yapmamız gereken gerçeklerle yüzleşmek. Artık bir lunaparkta, sihirli aynalar bölümünde, kendimize dev aynasında baktığımızı anlamamız gerekiyor. Oysa karşımızdaki görüntü gerçek değil, sadece bir hayal…
Kim bilir? Belki de son vurgunu dev aynasının önünde kendimizi hayran hayran seyrederken yiyeceğiz. Sanırım olayın farkına da dayak yedikten sonra varacağız. Ne de olsa geleneksel bir tavır bizimkisi. Ne demiş Ziya Paşa? ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.’
Hacivat/Karagöz hayal perdesini çaldıktan sonra önümüze kurup oynatmalarını aval aval seyredenleri biz tekdir ediyoruz ama söylediÄŸimizden anlaşılan, karşımızdakinin anlayışı kadardır ! …öyle deÄŸil mi? Ãœstelik bu anlama kapasitesi farkı yüzünden onlara atılacak kötekten nasibimizi almamamızın da imkanı yok !
Ne olacak ÅŸimdi ?
http://www.bilgeyatirimci.com/2011/09/16/yunanistan-batarsa/
Neyi bekliyoruz ?
Zaman, geçerken onu değerlendirenlerin lehine çalışır !
”Ben, zavallı bir ben-i ademim…tek başıma ne yaparım, ateÅŸ olsam cürmüm kadar yer yakarım ” demekten ziyade, ateÅŸ olup bu hayal perdesinin ne kadarını yakabildiÄŸini görmek gerekmez mi ?
Belki yalnız deÄŸilsinizdir ? DiÄŸer ateÅŸlerle birleÅŸtiÄŸinizde çıkacak alevi bir düşünsenize…anlama kapasitesini artırmak bile yeterli olur belki de ?…
Ey bu memleketin ben-i ademleriiii! Heyyyy size söylüyorum…neden üstünüze alınmıyorsunuz ? …yoksa bu ülke sizin deÄŸil mi ?
Öldünüz mü be pısırıklar !!!!!!!!!!!