Fatih Özatay’ın bugünkü yazısı
Zaman zaman Türkiye’nin yıllık dış finansman ihtiyacı tartışılıyor. Bugün bu konuyu ele almak istiyorum. Tabloda iki ayrı “finansman ihtiyacı” değeri var. En üst satırda yer alan “finansman ihtiyacı-1”, cari işlemler açığından doğan finansman ihtiyacı ile vaktiyle alınan orta ve uzun vadeli kredilerin vadesi gelen kısımlarından kaynaklanan finansman ihtiyacının toplamından oluşuyor. Dolayısıyla, yıl içinde alınan ve o yıl içinde ödenmesi gereken kısa vadeli yükümlülüklerden kaynaklanan finansman ihtiyacını yansıtmıyor. “Finansman” ve “ek finansman” başlıkları altında yıl içinde bu finansmanın nasıl karşılandığı gösteriliyor (meraklısı için ayrıntısı yazının sonunda). En altta yer alan “finansman ihtiyacı-2” ise, cari işlemler açığından doğan finansman ihtiyacı ve o yıl içinde ödenmesi gereken tüm dış borçların (kısa, orta ve uzun) toplamından oluşuyor.
İlk dikkat çekici özellik şu: Daha geniş olan ikinci finansman tanımına göre her yıl Türkiye’nin bulması gereken önemli bir dış finansman tutarı var. Bu tutar, Ekim 2017 itibariyle son 12 ayda 200 milyar doların üzerine çıkmış vaziyette. Ancak, bu yeni bir olgu değil; yakın geçmişte de yüksek finansman ihtiyacımız ortaya çıkmış ve bunu karşılamışız. Böyle bakınca, hemen karamsarlığa kapılmamak gerektiği söylenebilir. Dikkat edilirse bu tutar, tabloda yer alan “finansman” ve “ek finansman” kalemlerinin toplamından daha yüksek. Nasıl oluyor bu? Şöyle: Finansmana, yıl içinde alınan ve yine yıl içinde ödenen borç kalemleri (net) olarak giriyor, oysa “finansman ihtiyacı-2”de böyle değil.