Güven Sak’ın bugünkü yazısı
Bu pazartesi Stuttgart yolunda İngiliz Financial Times gazetesini okurken, üçüncü ve dördüncü sayfalarda yer alan iki haber dikkatimi çekti. Her iki haberde de ekonominin canlandırılması temel meseleydi. Bunun için yatırımlara hız verilmesi gerekiyordu. Temalar aynıydı aynı olmasına ama aynı hedefe ulaşmak için tutulan yol, seçilen yöntem, birbirinden tamamen farklıydı. Biri son derece 20. yüzyıla, öteki ise 21. yüzyıla aitti. İlk haber Mısır’la, ikincisi Avrupa Birliği ile alakalıydı. Doğrusu ya, her iki haberi arka arkaya okuyunca, Türkiye’nin son 10 yıldır bitmeyen patinajını ve zavallı beceriksizliğini hatırladım. Son derece trajik buldum. Türkiye, Mısır gibi yapamaz. Ne olur? Elimizde patlar. Kötü patlar.
İlk habere göre, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi, çölün içerisinde yeni bir idari başkent inşa etmek istiyordu. Konu, ilk kez 2015 yılında ortaya atılmıştı. Brezilya yapmıştı. Fildişi Sahili yapmıştı. Hatta Kazakistan bile yapmıştı. Mısır’ın nesi eksikti? Şimdi onlar da bir tane yapacaklardı. Mısır ekonomisi, yeni başkent inşaatına yapılacak yatırımlarla şahlanacaktı. Finansman nasıl olsa bulunurdu ve herkes bu işten çok para kazanacaktı. Sizi bilmem ama bana pek tanıdık geldi bu hikâye doğrusu. 21. Yüzyılda, 20. yüzyıldan kalma yollarla hedefe kilitlenmek dediğim bu işte. Neden bizim bu coğrafyada çılgın proje deyince akla hep Kanal İstanbul gibi bir inşaat projesi gelir? Vardır bir nedeni.