Atilla Yeşilada’nın bugünkü yazısı
Şu ana kadar yaptığım mesainin neticelerini özetleyeyim size: 2018 dünya genelinde gayet tatlı bir yıl olacak. Türkiye birkaç istisna ülkeden biri. Bunun başlıca nedeni de bir önceki makalemde takdirinize sunduğum gibi siyasetin iyice darboğaza girmiş olması. Bu makale de karamsar olacak, ama aslında Türkiye’nin geleceğinden ümitli olabilirim. Tek yapılması gereken yönetim anlayışının değişip, kamuda insan kalitesinin yükseltilmesi. Bunu için AKP iktidarının değişmesi bile gerekmez, AKP 2003-2008 dönemine dönsün yeter. Eğer “geç bunları” diyorsanız, eh o zaman gelecek için umutlu olmaya da mahal yok.
Hemen kehanetlere geçelim:
Fakirleşme devam edecek: 2018 yılında TÜFE enflasyonu en az %10, kelle başı reel gelir artışı ise %2’yi geçmeyecek. Hükümetin sosyal yardımlara devasa meblağlar harcamasına rağmen, orta ve alt gelir sınıfları iyice perişan olacak. Nedeni de basit. Ekonomi artık düşük becerili işgücü için istihdam üretemiyor. 2017’in teşviklerle hormonlanmış büyümesi bitince, işsiz sayısı hızla artacak.
Bütçe açıkları patlayacak: Ekonomi artık teşviksiz nefes alamıyor. Şimdiden istihdam teşvikleri ziyadesiyle geri geldi. Asgari ücret zammı belli olsun, özel sektör ağlama duvarına dönecek. Üstüne Kredi Garanti Fonu geri ödemelerinin zortladığı, vatandaşın elini cebine götürmekten ürktüğünü de görünce, devlet vergiden vazgeçip, basacak teşviki. Bütün vergi, prim ve cezalara Af gelecek. Boşuna şimdi ödemeyin.
TL sürekli değer kaybedecek: Bu ülkeyi yöneten yüce lider yüksek enflasyonun birinci nedeninin yüksek faiz olduğunu düşünüp, TCMB de onun emrinden çıkamıyorsa, TL değer kazanamaz. Bakın, birileri Rusya ve Brezilya’da enflasyonu yenmek için yüksek faizin nasıl başarıyla kullanıldığını okusun lütfen. Şimdi bu ülkelerin MB’ı çatır çatır faiz indiriyor, halk rahata eriyor. Ama TL’nin değer kaybı için başka nedenler de var, bankalar yüksek enflasyonda TL’yi cazip kılacak kadar faiz vermiyor. Yükselen global faiz çağında fonlaması gittikçe zorlaşan kronik cari açık sorunumuz var.
Bankacılık sistemi kredi vermekte zorlanacak: Eğer ABD ve Almanya, ya da Üst Akıl’ın “bileşenleri” her kimse, hakikaten AKP’ye komplo kurduysa, şantaj en zayıf karnımız olan dış fonlama üstünden gerçekleşecek. Yani senede 210 milyar dolar kredi bulmak zorunda olan bankacılık sistemi her deliğinden terleyecek. Hadi, komplo teorisi üretmeyelim. Fed’in 3 kez faiz artırdığı, AMB’nın artık para basmadığı ve halkımızın da TL mevduattan kaçtığı bir ortamda kredi maliyetleri dü-şe-mez. Yeni bir Kredi Varlık Fonu için bilançolarda likidite kalmadı. Erişilebilir krediyi unutun.