Taner Berksoy’un bugünkü yazısı
Türkiye ekonomisinden gelen sinyaller biraz karışık. Ekonomi hızla büyüyor. Bu olumlu bir sinyal. Büyümeye ilişkin ileriye dönük bilgiler de olumlu. Ekonominin bu yılsonunda yüzde 5’i aşan bir hızda büyüyeceği anlaşılıyor. Daha da olumlu bir işaret bu. Zira önümüzdeki yıla iyi bir tempo devredeceğimizi gösteriyor. Bu olumu tabloya karşılık içerideki bazı gelişmeler çok da umut verici sinyaller vermiyor. Bunları biliyoruz. Hızlı ve daha da hızlanma potansiyeli taşıyan enflasyon bu sinyallerden birisi. Son aylarda açık vermeye başlayan cari işlemler hesabı da kaygı verici bir gelişme eğilimi içinde. Bütçe açığındaki açığın tırmanma eğilimi de bu cinsten bir değişken. Bu üçlü içeride oluşan olumsuz işaretlerin elebaşları.
Türkiye ekonomisi hakkında dışarıdan, uluslararası kuruluşlardan gelen değerlendirmeler bizim bu görüşlerimize genellikle uyuyor. Son sıralarda bu türden iki rapor var. Birisi ekim ayında yayınlanmış olan IMF’nin dünya ekonomisi raporu. Öteki de geçtiğimiz günlerde açıklanmış olan OECD’nin iktisadi görünüş raporu. Bu ikilinin benzer şeyler söylediği noktalar var. Her ikisi de öncelikle iki noktanın altını çiziyorlar. Bunlardan birisi büyümedeki hızlanma. İki raporda da dünya ekonomisinde genele yayılan bir toparlanma, büyümede hızlanma olduğu söyleniyor. OECD dünya ekonomisinin 2010’dan bu yana en hızlı büyüme performansına bu sene ulaştığına işaret ediyor. Büyüme oldukça yaygın. Hemen tüm ülkelerde, tabii değişik boyutlarda, büyümenin hızlandığı görülüyor. Bunların arasında biz de varız.