Frankfurt Otomobil Fuarı’ndan Kalanlar…

İlk kez böylesine büyük bir otomobil fuarına katıldım. Paris ve Cenevre’den daha da büyük olduğu söylenen (27 futbol sahası olduğunu hesaplamış Hello’dan Erdem Kırım) fuar alanında binaların arasında “hibrid” dolmuşlarla dolaşılabiliyor. Fuardaki ortak nokta elektrikli araçların sayısında artış ve elektrikli otomobil teknolojisindeki gelişmelerdi. Hemen her firmanın ya elektrikli ya da hibrid bir aracı ya var ya da tasarımında son noktaya gelinmiş.

Dizayn konusunda Hyundai, Kia ve Citroen’in ciddi aşama kaydettiğini söylemek mümkün. Bana göre orta gelir seviyesindeki insanlar için yapılan “süper değil ama olağan arabalar” sınıfında elektrikli Citroen DS5 hem dizayn hem de çevreci olması açısından fuarın en göze çarpan arabalarından biriydi. 2.5 milyar dolarlık geliştirme harcaması yapıldığı söylenen Opel Ampera’yı da unutmamak lâzım. Ancak bu arabanın arka koltukların üzerinden açılan bagaj kapağının yağmurlu havalarda yaratabileceği sorunlar nasıl olup da düşünülmemiş anlamadım!

Mercedes’in ise kendine özel fuar alanı hem çok büyük, hem de çok güzel dekore edilmişti. Audi’nin dizayn harikası görününen şov binasında araçları test etme imkanı tanıyan bir de küçük pisti vardı.

İlk iki gün fuar basın ve sektörün yöneticileri için açıktı. Bu nedenle ortalıkta çok fazla kravat ve takım elbiseli adam, az sayıda kadın katılımcı vardı. Belli ki otomobil üretimi ‘erkek işi’. Asıl hayal kırıklığı araçların yanındaki modellerdeydi… Yine de ‘İddiasız otomobillerin yanında iddialı mankenler olur’ tezi bu fuarda da geçerliydi. Ancak genel olarak kızların etek boylarının diz, hatta diz altına bile indiğini söylemem lazım. Bence fuarın en “üzücü” taraflarından biriydi. Yeni de tüm İtalyanların; “güzel kadın-güzel otomobil” çiftlemesini haklı çkarmak ister gibi hem modelleri, hem de tanıtım hosteslerini bir arada tutma çabaları diğerlerinden çok ötedeydi.

Elektrikli otolardaki artış kadar “buzdolabı kapı” olarak basın mensupları arasında adı geçen ve arkaya doğru açılan arka kapı dizaynı tüm üreticilerin konseptlerinde vardı sanki.

Ziyaretçilerin bir başka ortak özelliği de hepsinin bir yandan arabalarla ilgilenirken, bir yandan da cep telefonlarıyla mesajlarını ya da “sosyal medyayı” takip etmeleriydi. Yok twitter’dı, yok facebook’tu derken bir çok ziyaretçinin bedeni orada, aklı internet ortamındaydı.

Çinli olduğunu tahmin ettiğim ve genellikle ikişer kişiden oluşan izleyici grupları da dikkat çekiciydi. Bunlar bir kapının kilit mekanizmasını dakikalarca inceliyor, motor kaputunun içindeki kaynak puntalarını tek tek sayıyor ve hatta bunları ellerindeki bazı formlara not ediyorlardı. Sanayi casusluğunun bu kadar aleni yapılması…

Artık hiçbir üreticinin standında kağıt broşür verilmiyordu. Ya CD ya da memory stick ile bilgiler dağıtılıyordu. Audi standının çıkışında verilen bir küçük kartta yer alan “kare barkod” en ucuz, en hızlı çözümlerden biriydi. Benim için fuarın karesi yandaki resimdi…

Mankenin boyu Fiat 500’den uzundu…

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir