Son iki-üç gündür İMKB 30 Endeksi ile bu endekse dayalı VOB 30 kontratında sık görülmeyen bir durum yaşanıyor. Aktif olan Ekim vadeli VOB 30 kontratı, IMKB 30 Endeksi’nin (spot) altında işlem görüyor. Dün bir ara İMKB 30 Endeksi 68.925 iken 800 puana kadar çıkan, gün boyu ortalama 250 puan civarında seyreden bu fark “normal” değildi. Teorik olarak (ortada bir kriz yoksa) VOB kontratı vade farkından dolayı spottan yüksek olmalıydı.
Vadeye 45 gün kalmış, faizler de yüzde 7’deyken 68.500 seviyesindeki VOB’un vadeye kadar yaklaşık 600 puan daha yükselmesi “normal”. 250 puanlık negatif farkı da ekleyecek olursak VOB ile spot (İMKB 30) arasındaki fark 850 puana çıkıyor. Dünkü farkı sadece Turkcell’in olası temerrüt dağıtımı ile açıklamak pek kolay değil. Zira piyasa profesyonelleri Turkcell’in olası bir temettü dağıtımının 300 puanlık bir fark yaratabileceğini hesaplamışlar.
Peki bu fark ne ifade ediyor? Tabii ki bazıları için kâr, arbitraj fırsatı demekti. Özellikle elinde Endeks 30 hisselerini bulunduran ya da borç alıp aşığa satabilecek birisi elindeki hisseleri satıp, denk miktarda VOB 30 kontratı alarak tam bir arbitraj işlemi yapabilir. Sattığı hisselerden gelen parayı 30 Ekim’e kadar faize yatırıp vadede VOB pozisyonlarını kapatıp, sattığı hisseleri alarak teorik olarak 850 puanlık (aradaki farkın 800 puan olduğunda yapıldığında 1.400 puanlık) bir kâr elde edebilir! Pozisyon kapatılırken yaklaşık 250 puannın; bazen açığa satıştaki “up-tick” kuralından bazen de hisse/VOB işlemlerinin kapatılması sırasında alım/satım farklarından kaybedildiğini de unutmamak gerek.
Son birkaç gündür süren negatif farkta temettü meselesinin yanı sıra önümüzdeki günlerde borsanın düşeceği beklentisinin olduğunu öne sürenler de vardı. Bu açıklama çok da mantıklı değil. Zira VOB işlemlerine bakıldığında son 2-3 günde; düşüşe yönelik tek yönlü alınmış büyük pozisyonlar görünmüyor. Kaldı ki böyle bir beklenti var ise büyük pozisyon alma kapasitesine sahip katılımcılar neden hisseleri de aynı anda satmasınlar?
Bence aradaki farkın bu denli “normalden uzaklaşması” temettü meselesiyle başlayan algılamanın abartılmasından, aşığa satış mekanizmasının kısıtlayıcı (hem up-tick kuralı hem de borç hisse senedi bulmaktaki zorluklar) olarak düzenlenmiş olmasından kaynaklanıyor. Vadeye yaklaştıkça sorun ya kendiliğinden düzelecek ya da Aralık kontratına devredilecek!
AB’nin biçare çırpınışları!
Haftalardır konuşulan Avrupa bankalarının dolar fonlamasındaki sorunlar, Fransız bankalarının notlarının düşürülmesinden sonra akut hale gelmişe benzer. Avusturya parlamentosunun EFSF miktarını arttırmayı reddetmesi de işin tuzu biberi oldu. Hatta dolar fonlamakta zorluk yaşayan bazı Avrupa bankalarının altın borç alarak, altın/dolar swapı yaptıkları (altının dünkü düşüşünün nedenlerinden biri olarak gösterilebilir) dahi piyasalarda konuşulur olunca Avrupa Merkez Bankası, Fed, BoJ, BoE ve İsviçre MB ile birlikte bankalara dolar sağlayacak imkanlardan bir başkasını daha ı devreye soktu.
Sorunu öteleme çabalarının bir yenisi ile karşı karşıyayız. İşe yarayacak mı? Daha önce verilen onca likidite, akıtılan onca fon işe yarasaydı bugün bu önleme ihtiyaç olurmuydu?
Mesele likidite meselesi değil. Sorun iflâs noktasına gelinmiş olması, sorun “fiyat” sorunu. Avrupalı siyasiler de bunun farkında ama anlaşılan bıçak kemiğe dayanmadı!
Halen daha palyatif çözümler peşindeler anlamak zor!
Benden söylemesi bu da işe yaramayacak!