Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile bir araya geldik. Turizm gerçekten eğitim kadar yavru vatanın ana damarlarından birini oluşturuyor. Bugüne kadar da birçok yetkili ve bakanla buluşmalarımızda yaşanan sorunların devam ediyor olduğunu görmek elbette üzücü.
Başta izolasyonlar olmak üzere, yaşanan ambargo ve Türkiye dışında tanınmamış olmanın getirdiği açmazlar halen ortada duruyor. Elbette burada AB başta olmak üzere dünya kamuoyunun iki yüzlü tavrını da tüm berraklığıyla görmek mümkün.
Bunlar sorunlar ve KKTC’nin tek taraflı çözebileceği meseleler değil. Fakat Bakan Ataoğlu, tüm problemleri aşmanın ekonomik ilişkiyi güçlendirmek olduğunu keşfetmiş olacak ki, bu sektörü ülkede atağa geçirecek projelerin peşinden koşuyor. En azından anlattıkları bunu gösteriyor.
Bunda da değerlisi ‘cek cak’ların ötesine geçip, bilimi kullanarak, ekonominin geliştirilebilir özelliğini keşfeden görüntüsü. Mesela geçtiğimiz sene KKTC başta İngiltere ve Almanya olmak üzere tanıtım atağına geçiyor. 2017 yılını hedefleyerek çalışmalara başlıyor. Nitekim beyan esas alındığında 42 yıl sonra bir ilk gerçekleşiyor ve 22 bin yatak kapasitesi yüzde 80 doluluk oranına ulaşıyor. 9 Kasım itibariyle yeni dönemin de tanıtımının yapılacağı belirtiliyor.
Bilhassa daha önce düşük seyreden kış turizmini hareketlendirecek projelerin peşinde koşuluyor. İşin daha acısı ise uçuşların Türkiye üzerinden yeterince başarılamıyor olması. Mesela İsrailli turisti çekiyorlar ve bu çerçevede Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki havalimanı daha aktif bir rol oynuyor.
Özellikle İsrail düğünleri aracılığıyla bir hafta 10 günlük periyotlarda 600 – 800 kişi diliminde değişen grupları ağırlıyorlar. Ayrıca gelen turisti de tesislere hapsetmiyorlar. Adanın KKTC sınırları içindeki tüm topraklarını gezmelerini sağlayacak organizasyonlar yapıyorlar. Böylece gelen turistten esnaf da gelir elde edebiliyor.
Şimdi bir hamle de yatırım yapılmak üzere tahsis edilmiş arazilere yönelik başlatılıyor. Atıl bekletilen ve al-sat için kullanılma riskinde bulunan tahsisli arazilerin sahiplerine birer tebligat yollanıyor. Eylül ayına kadar süre veriliyor ve yatırıma başlamamaları halinde tahsisin iptal edilip, tekrar ihaleye çıkılacağı belirtiliyor. Ama Bakan’ın niyeti mevcutlardan alıp başkasına vermek değil. Mevcutların yatırıma başlamasını sağlamak ve bunun altını özellikle çiziyor.
Netice itibariyle gelinen noktada hedef 1,5 milyon turist… Bir önceki seneye oranla yüzde 50 artış anlamına geliyor. Temmuz 20017 itibariyle ise ulaşılan turist sayısı 900 bin civarında. Yani hedef tutacak gibi gözüküyor.
Yapılan hamleler sonucunda 2016 ile mukayesede konaklayanda yüzde 30, geceleyende yüzde 42, hava deniz trafiğinde yüzde 12, karayolu, yani Rus Kesimi’nden gelende de yüzde 17,3’lük artış var.
Dünya Sağlık Örgütü’nde listeye Rum Kesimi’nden önce giriyorlar ve bir basamak üzerinde duruyorlar. Sağlık turizmine çok inanıyorlar. Birçok şey söylemek mümkün ama bakış açısındaki değişikliği anlatmak adına Bakan’ın aktardığı bir örneği sizlerle paylaşayım.
Türkiye’de bir taksiye biniyor ve askerliğini KKTC’de yapan taksicinin birliği dışında hiçbir yeri bilmediğini fark ediyor. Dönüşte ilgili komutanın yanına gidiyor ve her ay 15 başarılı askeri tespit etmelerini, bunların ailelerini 2 gün ağırlayacaklarını belirtiyor. Proje hayata geçiyor.
Yetinmiyor; askerlerin görev süresi boyunca toplu halde KKTC’yi tanımalarına olanak sağlamak için turlar organize ediyor. Bakan Fikri Ataoğlu’nun tezi şu: “Buradan ana vatana dönen her Mehmetçik, bizim turizm elçimiz olacak. Çünkü görev yaptığı ülkeyi tanıyor olarak dönecek.” Bu farklı bakış açısı zaten devamında yapılan işlerin de sağlaması niteliğinde.
Zira Turizm Bakanı Ataoğlu kibarca sitemlerini de iletti. Dünyada KKTC turizmini tanıtmak için mücadele verirlerken, Türkiye’deki acentelerde bunun yeterince desteklenmemesinden duyduğu kırgınlık belli oluyordu. Ve Bakan’ın mesajı şu oldu:
“Ben 1571 doğumlu Bir Anadolu çocuğuyum. O adaya sahip çıkalım. Ortada izolasyonlar var ve biz anavatanın önünde AB sürecinde takoz olmak istemiyoruz. Ama Anadolu’dan da KKTC’ye sahip çıkmasını bekliyoruz.”
Bu sözü sizce niye söyledi? Çünkü Türkiye’de bir araştırma yaptırıyorlar ve sadece yüzde 8,5 nüfusun KKTC’ye gittiği sonucuna ulaşıyorlar. Yuvarlak hesap yüzde 91 gitmediği gibi, KKTC hakkında bilgi sahibi olmayanların da oranı azımsanmayacak ölçüde.
Şimdi olanağı olup tatile çıkanlara sesleniyorum. Yunan Adaları yerine KKTC’yi tercih etseniz, hayatınızdan ne eksilir? Ne eksilir bilemem ama KKTC çok şey kazanır. Bunu bir düşünün derim.