Ä°ÅŸ dünyasından dostlarımla son günlerde yaptığım sohbetlerde küresel olumsuz, geliÅŸmelerin onları belirsizlik ve güvensizlik içinde bıraktığına tanık oluyorum. Ama gelecekten ümitsiz deÄŸiller, üreten bir ülke olarak Türkiye’nin üretimini devam ettirmesi için mikro reformlarla kendine çeki düzen vermesiyle, bu dönemi de kısa vade de en az zararla, orta ve uzun vadede karla aÅŸabileceÄŸine inanıyorlar.
Bir süredir sohbet ettiÄŸim iÅŸ dünyası temsilcileri içinde bulunulan durumu tanımlarken “Yine dünyadaki olumsuzlukların yarattığı bir belirsiz döneme girdik. DoÄŸal olarak bunun sonucunda bir güvensizlik içindeyiz” deÄŸerlendirmesini yapıyorlar.
Peki, “Bizim ekonomi yönetimimizin tutumunu nasıl buluyorsunuz, ne yapmasını bekliyorsunuz? ” diye sorduÄŸumda aldığım yanıtlar birbirine çok benziyor: “Dünyadaki geliÅŸmeleri iyi izleyip bizi yönlendirmeliler. Bunu yaparken ‘Bize bir ÅŸey olmaz’ söylemini ve sözel önlem açıklamalarını terk edip, ‘gerçekçi deÄŸerlendirmelerle’ kötülüklerle ilgili uyarıyı ‘olumsuzlukları’, iyiliklerle ilgili ‘fırsatları’ görmemize yardım edebilmelidirler” isteÄŸini ortaya koyuyorlar.
Anlatımlarında hep, “Kriz” dönemlerinin bir yandan “Sorun-olumsuzluk” içerirken, bir yandan da “Fırsat-olumluluk” yarattığını içeren deÄŸerlendirmelerde bulunuyorlar.
Sohbet “Böyle bir dünyada neler yapılabilir?” sorusunun yanıtının aranmasına geldiÄŸinde bir iÅŸadamı dostum önce, “Dünyayı bırak mikro reformlara bak” prensibi uygulanmalıdır, dedi. Ardından ekledi, “Tabii dünyayı bırak demem yakından ve sürekli izlemeyi bırak anlamına gelmiyor. Ama rakı masasında ‘Ne olacak bu dünyanın hali?’ sorusu ile karamsarlık içinde kalanlar gibi olmamak gerekiyor. Dünyayı izlemek, geliÅŸmelere göre önlemler almak gerekli. Ama bizim bu arada kesimlikle yapmamız gerekenleri atmamız gereken adımları unutmamamız gerekiyor. Küresel kriz olsa da olmasa da bizim kendi evimizin önünü temizlememiz, üretimimizi geliÅŸtirici mikro reformları birbiri ardından hayata geçirmemiz gerekir. Yapmamız gereken budur.”
Görüştüğüm birçok iÅŸadamı Türkiye’nin tıpkı 2001 krizinin ardında olduÄŸu gibi, bugünde birbiri ardından “Reformlarla” ekonomimizi güçlendirecek adımlara ihtiyacımız olduÄŸu konusunda benzer görüşler ortaya koyuyorlar. Artan ithalatın ve ona baÄŸlı olarak ortaya çıkan en önemli sorunumuzun dış ticaret ve cari açık olduÄŸu konusunda kamu ve özel sektörde görüş birliÄŸi olduÄŸu konusuna deÄŸinerek, bu alanda önlemlerin bir an önce gündeme getirilmesini öneriyorlar.
“Bu önlemler ne olabilir?” sorusunu yönelttiÄŸimde, “Ä°thalat bizi üretimin belli alanlarının dışına itti. Özellikle ara malı üreten KOBÄ°’lere yeniden canlılık kazandıracak önlemler bir an önce hayata geçirilmeli. Bizim bölgedeki en önemli gücümüz üretime dayalı bir ekonomiye sahip olmamız. Bunu olumsuz etkileyecek geliÅŸmeleri ortadan kaldırmalıyız. Zora düşen Avrupa ülkeleri baÅŸta Yunanistan olmak üzere sorunlarının odağında üretimsizlik yer alıyor. Bizim bu gerçeÄŸi görerek, üretimimizi sürekli kılacak tutum içinde olmalıyız. Krizleri ancak, doÄŸru ve verimli üretimle aÅŸabiliriz” deÄŸerlendirmesini ortaya koyuyorlar.