Ülkede sürekli bir inşaat hareketi var. Kentsel dönüşüm deseniz; değil. Çünkü şayet sağlam binalar ve güvenlik gerekçesi olsa, imar kurallarını değiştirip, bilimi zorlayarak bunu elde etmeniz mümkün değil.
Bu konuda yönetimin gözü o kadar dönmüş durumda ki, Üsküdar’da inşaat yapabilmek için fay hattının yerini bile değiştirdiler. Yani bu yaklaşıma göre harita üzerinde bir şeyi düzenlediğinizde sorun ortadan kalkıyor. O zaman sorun? Ülkeyi komple fay hattından çıkaralım.
İşin ekonomi tarafına gelirsek de, yıllarca salt inşaata dayandırılan bir yaklaşımla, sıcak para ile bezenmiş bir hayalperestliğin gerçekle buluşmasının şokunu yaşıyoruz. Her seferinde söylenen şu: 250’den fazla piyasayı harekete geçiren inşaat sektörü…
Elbette bu doğru. Hatta istihdam piyasasındaki önemi de gerçek. Fakat zincir bozulmuşsa, tedarikçi firmalar paralarını tahsil edemeyip, onların yerine yenileri geliyorsa, yani kimse ödemesini alamıyorsa, bu durum filmin sonunda piyasada hareketi değil, batağı büyütür.
İşin istihdam boyutuna bakıldığında ise son derece büyük bir kalitesizlik olduğunu görüyorsunuz. Eskiden vasıfsız işçiler kalfalarla eğitilir, mühendislerle yönetilirdi. Şimdi Suriyeliler başta olmak üzere hayatında inşaatın önünden bile geçmemiş adamları, sosyal güvenlik şemsiyesinden uzak, adına iş kazası denilen iş cinayetlerinin gölgesinde çalıştırıyorsanız, buna da işsizlikle mücadele diyemezsiniz.
Fakat her şeye rağmen bu yoklukta inşaatların sürmesi için çaba harcanıyor. Hatta bankalarla yaşanan faiz tartışmasının da temelinde bu kriter var. Zira reel sektörden anladıkları da inşaattan öteye gidemiyor.
Bu kadar inşaatlaşmanın sonucunda yabancı raporlara bakılırsa 1 milyona yakın konut stoku oluşan bir fotoğraf içerisindeyiz. Üstelik bu inşaatların da büyük oranda kredi mekanizmasıyla hayat bulduğunu, bankalardan elde edilen bu paraların da yurtdışı borçlanmanın neticesi olduğunu biliyoruz.
Lakin her şeye rağmen şantiyede hareketlilik var. Vatandaş arasındaki konuşmaya kulak misafiri olalım. Kim alacak bu kadar binayı? ‘Araplar be oğlum.’ Onların sıkıntıda olduğunun farkında olan bir kesim ise çerçeveyi büyütüyor; ‘yabancılara satacaklar, böylece de döviz elde edeceğiz.’ İşin garibi herkes de bu şehir efsanesine inanmış vaziyette.
Son açıklanan konut istatistiklerine bakılırsa durum çok parlak değil. Bu kadar reklama, kampanyaya, bakanlar düzeyinde öne çıkarılmasına rağmen, geçen yıl ile bu yıl arasında Haziran itibariyle konut satışları yüzde 8,1 düştü. Kaç konut satıldı? 97 bin 579. El değiştirmeleri saymazsanız ilk kez satılan ne? Çünkü önemli olan bu. 45 bin 433…
İpotekli konuk satışlarında da azalma gözleniyor. Yani bankalar konut teminat olmasına rağmen, kredi vermekten imtina ediyor gözüküyor. Peki şehir efsanesine dönelim. Bizi yabancılar mı kurtaracak? Yabancıya toprak satışı kendi içinde bambaşka bir tartışma konusu, ama ona girmeyip, bu tezin rakamlara yansımasına bakalım.
Son bir yılda yabancılara birinci ya da ikinci el 95 bini aşkın konuttan sadece kaç tane satmışız? Sadece bin 926 adet. Bunun 612’sini Suudlar, 239’unu Iraklılar, 136 adedini Kuveytliler, 115’ini Ruslar ve 87 tanesini de İngilizler aldı. Şişirsen şişirsen bile 2 bini bulmayan bir rakam ortada.
Bin 926 satışı öyle bir şişiriyorlar ki, bunun ülkenin tüm inşaatlarını tüketecek bir potansiyel olduğuna Millet’i inandırıyorlar. Elbette bu arada da milyon dolarlar toprağa gömülmeye devam ediyor. Adamın alacağı varsa da, almaz. Çünkü bu gidişle yok pahasına istediği kadarını kapatır.
Velhasıl kelam yabancı yabancı dedikleri bu… İşyeri satılıyor deseniz, “Cushman & Wakefield’ın yönetici ortaklarından Toğrul Gönden, Anadolu Ajansı muhabirine verdiği röportajda AVM’lerin yüzde 40-50 doluluk oranlarıyla açıldığını belirterek, ‘Yeni AVM açmak şu anda geçekten çok zor. Çünkü birçok yerde arz fazlası oluşmaya başladı’ diyor.” Yani burası da patlak.
Bizdekiler büyüme masalları okurken, IMF son raporunda dünya ekonomisinin 2018 dahil ekstra bir ivme yaratmayacağını ve sorunların devam edeceğini ortaya koyuyor. Almanya, Gümrük Birliği tartışması başlatıyor.
Gerçi bunun kuru gürültü olduğu kesin de öte yandan AB pazarı da önümüzde bir sorun olarak duracak. Yine geçenlerde yayınlanan bir rapor Türk bankalarının Avrupa’daki muadillerine göre nispeten iyi durumda olduğu söyledi. Borçlu olduğunuz adam dara düşerse ne yapar? Önce piyasadaki alacaklarını toplamaya başlar. Nerede onlar? İnşaatın temelinde…
Yani nereden bakarsanız bakın yılların hatası önümüze geldi de iş bununla bitmiyor. Kafa halen değişmemiş kurtuluşu inşaattan bekliyor, sokaktaki vatandaşı da ‘yabancılara satılacak’ masalıyla uyutuyor. Tezin temeli de hepsi hepsi sayısı 2 bini bile bulmayan konut satışına dayanıyor. İşte yabancı yabancı dedikleri de bu.
Peki madem yabancilara satilacak neden Kurtulus savasini yaptik … Tabi globallesen dunyada ( ne oldugunu biliyorlar ise gercekten ) bu gorusu sacma olarak algilayan kafalar olur … Akil erdirene bravo …