Yurtdışından gelecek paradan ümidini kesen Türkiye tekrar yastık altı altına döndü. Katar parası yetmemiş olacak ki, Ayşe Teyze’nin altınları tekrar gündeme geldi.
Hoş ‘para basıyor’ diye manşetler attığımız otoyol ve köprülerden gelen para, Avrasya Tüneli ile 3. Köprü’nün mecburi ödemelerini bile karşılamaya yetmediyse bu normal. Çünkü ekonominin daraldığı dönemlerde bizler geleneksel olarak ya petrol buluruz ya da yastık altını ekonomiye kazandırırız.
Nitekim Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tekrar Ayşe Teyze’nin altınlarından bahsetmeye başladı. Bunların ekonomiye kazandırılması gerekiyormuş. Aslında fikri anlamda kendisine katılıyorum. Fakat niyet, işi bozuyor.
Çünkü bu altınları alıp karşılığında tahvil ve kira sertifikası verecekler. Yani kafa halen değişmedi. Türev piyasa yaratma ve oradan nakit devşirme derdindeler. Söylendiğine göre isteyen, istediği zaman bir kamu bankasından gidip parasını alabilecekmiş. Bu bildiğiniz vatandaşın cebinden biraz daha para çekme yönteminden başka bir şey değil.
Yani oradan gelecek para ile üretim ekonomisi yaratmak gibi bir dertleri yok. Hoş tarımı ithalata kurban edenin, çiftçiyi hasat zamanı batırmaktan çekinmeyenin, zeytin ağaçlarını umarsamayanın, reel sektörden inşaattan başka bir şey anlamayanın aksi bir tavır geliştirmesi şaşırtıcı olurdu.
Siz götürün altınınızı verin, sertifikanızı alın, ortada sıcak para oluşsun, buradan sıkışan yabancı sermaye de gölge oyunuyla cebe indirip kaçsın. En iyi ihtimalle para varlık fonu içerisinde erisin. Çok net söylüyorum; bu finans piyasalarına likidite yaratma yöntemidir.
Zira ben bu projenin orijinalini gerek Adnan Kahveci’nin döneminden de, farklı bir versiyonunu da Para ve Altın Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk’ten de dinledim. Muhataplarına bilhassa Yıldırımtürk’ün defaten anlattığını biliyorum.
Sistem, uzman eksperlerin belirleyeceği değerlerle yürüyen, altını ithalatı da önleyerek kuyumculuk sektörüne hammadde yapmayı amaçlayan, yani katma değer peşinde koşan, isteyenin de tekrar tasarrufunu altın olarak alabildiği bir bankacılık projesiydi. Hatta rafineri de bu işin ilk ayağıydı ve bu amaçla kuruldu.
Velhasıl kelam işin özünde kuyumculuk sektörüne hammadde avantajı sağlayan, vatandaşı da istediği anda altınıyla buluşturan bir sistemle yastık altının ekonomiye dahil edilmesi amaçlanıyordu.
Mehmet Şimşek’in anlattığı ise çok açık. Ayşe Teyze’nin altınını kâğıt yapacaklar. Kâğıt nerede? Borsa kaptı. Borsa nerede? Yabancı aldı? Yabancı nerede? Çoktan riskini satıp gitti?
Şimdi işi gücü bıraktık, sorunlara gerçekten çözüm aramak yerine, bunun derdine mi düştük? Vah Ayşe Teyzem vah…