Türkiye’nin ihracatını geliştirmek amacıyla kurulan DEİK ile ilgili tartışmaları hatırlarsınız. Zamanında özel sektör tarafından kurulan ve çalışmalar yürüten Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK), son dakikada yasaya eklenen bir madde ile Ekonomi Bakanlığı’na bağlandı.
İş dünyasının gönüllülük esasına göre kurulan ve çalışmalar yürüten bu kuruluşunun yönetim kurulu başkanı şu an bakanlık tarafından atanıyor. Sadece bu da değil. Teşkilatın yapılanmasından bütçesine kadar her şey bakan onayına bağlandı.
11 Eylül 2014 tarihinden bugüne ne değişti? Sorunların dile getirilmesinin engellenmesinden başka bir şey yok. O süreçte hatırlarsanız, iş dünyasında bu karar şok etkisi yaratmış ve istifa haberleri de söz konusu olmuştu.
Fakat fiili durum yaratıldı, yasayla düzenleme yapıldı ve DEİK beyanet vermenin ötesine geçmeyen, icraatı sınırlı, ama konsey yetkilileri ‘bizden’ bir yapı haline dönüştü. Her şey bir yana tutum nezaketsizdi.
Şimdi Kredi Garanti Fonu (KGF) ile ilgili de böyle bir hazırlığın olduğu anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı danışmanlarından Cemil Ertem, KGF’nin yeniden yapılandırılmasının gündemde olduğunu açıkladı. Dünyadan para akarken, kimsenin yüzüne bakmadığı, hatta çalışmaması için de tüm zorlukların çıkarıldığı KGF neden değere bindi? Bunu sorgulamak lazım. Neyin vasıtası olacak?
Kefil olması için, firmanın hiç borcu olmaması şartının yumuşatılmasıyla başlayan, sonradan da BDDK’nın mercek altına aldığı bu yapı, esasen çok önemli. Lakin daha önemli olan ortaklık yapısı.
KGF’nin yüzde 60’ı TOOB ve KOSGEB’e ait.. Geri kalan kısımda ise TESK, TOSYÖV, MESKA ve bankalar var. Hiçbir bankanın payı da yüzde 1,5384’ten fazla değil. Yani hakim ortak reel sektör. Peki böyle bir tasarrufta bulunma hakkı nereden çıkıyor?
Ertem’in ifadelerine bakarsanız, henüz kimin çatısı altına gireceğinin belli olmadığı gözüküyor. Ama söylemi tersten okursanız, bir çatının altına gireceği kesin. Anlaşılan o ki, bu kadar tartışmanın gölgesinde önümüzdeki günlerde KGF’yi de konuşacağız.
Ortada çok büyük bir nezaketsizlik olduğu açık. Yani bir danışmanın bunu konuşuyor olabilmesi bile yeterince sıkıntılı bir durumken, reel sektöre ne getirip ne götüreceği de tartışmalı.
Bu iktidar halen, insanların hatalarını kurumlara kesmekten vazgeçmedi. Ayrıca daha kritik bir konu var. Varlık fonu bağlantılı bir şeylere niyetlenildiği belli. Ama ne bilmiyoruz. Üretim için deseniz ortada bununla ilgili ciddiye alınır, tek bir yol haritası bile yok. Bu durumda da niyet iyi bile olsa, sonuç çar çur etmekten öteye geçemiyor.
Bakalım reel sektör temsilcileri DEİK’te başlarına gelen oldu bittiye, KGF’de de susacak mı?