Hafta sonu Resmi Gazete’de bazı önemli Kamu şirketlerinin devredilmesi ve yönetim kuruluna ilişkin isimlerin netleşmesinin ardından Türkiye Varlık Fonu yeniden gündemin üst sıralarına taşındı. Kuruluşuna ilişkin süreç yaklaşık 7 – 8 ay önce başlamış olsa da son gelişmenin ardından herkes bu fonun ne olduğuyla, ekonomiye nasıl bir etkisi olacağıyla yakından ilgilenmeye başladı. Bu konunun anlaşılabilmesine katkı verebilmek adına son gelişmeleri ve Türkiye Varlık Fonu’na ilişkin değerlendirmelere geçmeden önce bazı hatırlatmalarla başlayalım…
Genel Tanımlar
Ulusal Varlık Fonları (Sovereign Wealth Funds – SWF)
Ulusal varlık fonları yaklaşık son 10 yıllık dönemde hızlı bir gelişme ve popülarite göstermiş olsa da en eski örnekleri 150 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Bu fonların kökeni 1800lü yılların ortalarında ABD’nin Teksas eyaletinde kurulan eğitim amaçlı fonlara dayanmaktadır. Bugünkü anlamıyla tanımlanmaları 2000lerin sonuna doğru yapılmış olup küresel piyasalarda önemli bir etkisi olacak büyüklüğe ve yaygınlığa erişmeleri sonrasında kurulan Uluslararası Varlık Fonu Enstitüsü (Sovereign Wealth Institute – SWFI) tarafından belirli prensipler ve standartlarla takip edilmesi mümkün hâle gelmiştir.
Nedir?
Ulusal Varlık Fonları, özellikle ilk ortaya çıktığı dönemlerde, ağırlıklı olarak cari fazla ve/veya bütçe fazlası veren ülkelerde; bu fazlayı değerlendirmek amacıyla devlet tarafından kurulan yatırım fonları ya da şirketlerdir. Genellikle yer altı kaynağı zengini (özellikle petrol ve doğalgaz) ve net ihracatçı konumunda olup cari fazla vermekte olan ya da bütçe fazlası veren ülkelerin varlık fonuna sahip olduğu görülse de varlık fonunun kurulması sadece bu şarta bağlı değildir. Yurtdışından elde edilecek uzun vadeli fonların yine uzun vadeli yurtdışı yatırımlara yönlendirilmesi ile cari işlemler dengesinden bağımsız olarak da büyük ölçekli Ulusal Varlık Fonlarına sahip olunabilmektedir.
Neden Kurulur? Amaçları ve Hedefleri Nelerdir?
- Petrol gibi yeraltı kaynak zengini olup yüksek ihracat gelirleri sayesinde bir ülke cari fazla veriyorsa, yani ülkeye ciddi oranda döviz giriyorsa;
- ülke içinde artan döviz miktarı, dövizin ucuzlamasına, yerel paranın değer kazanmasına
- böylelikle ihracatın giderek daha pahalı, ithalatın daha ucuz hâle gelmesine yol açar
- Ekonominin yer altı kaynağı ihracatına bağımlılığı artar
- Diğer sektörlerdeki ihracat açısından ciddi rekabet dezavantajı getirir
- İthalatın daha cazip hâle gelmeye başlamasıyla da cari fazla erimeye başlar, hatta cari açığa dönüşür.
- Önemli miktarda bütçe fazlasının biriktiği ülkelerde, kullanılmayarak atıl kalan bu para, eldeki kaynakların yeterince verimli kullanıl(a)madığı anlamına gelmektedir.
Bu gerekçeler nedeniyle, temel amaçları; bütçe gelirleri, döviz rezerv fazlaları, belirli ihracat gelirleri, ve yurtiçi tasarruflardan pay ayrılarak, ekonomik şokların etkisini azaltmak, büyümeye katkı sağlamak ve gelecek kuşaklar için birikim sağlamaktır.
Temel olarak,
- İstikrar Fonları
- Tasarruf Fonları
- Emeklilik Rezerv Fonları
- Rezerv Yatırım Fonları
- Stratejik Katılım
gibi türleri vardır. Her bir varlık fonunun kendine ait ayrı bir kurulma nedeni ve yine her birinin kendine ait hedefleri vardır. Varlık fonlarının yaygın hedefleri şu şekilde listelenebilir.
- Ekonomi ve bütçeyi ihracat gelirlerindeki oynaklıktan koruyarak istikrarı sağlamak
- Yenilenemeyen emtia ihracatlarına karşı çeşitlilik sağlamak
- Yabancı para rezervlerine kıyasla daha yüksek getiri elde etmek
- İstenmeyen likidite harcamalarında para otoritelerine destek sağlamak
- Gelecek nesiller için tasarrufları artırmak
- Sosyal ve iktisadi kalkınma için fon oluşturmak
- Hedef ülkeler için uzun vadede sürdürülebilir sermaye büyümesi sağlamak
- Politik strateji
Sahiplik – Yönetim Kimde?
Ulusal Varlık Fonlarının sahipliği genelde ülkelerin merkez bankaları, hazineleri, maliye bakanlığı gibi kuruluşlarında olmaktadır. Ulusal Varlık Fonlarına ilişkin yasal alt yapı her bir fona ya da merkezi otoriteye göre farklılık göstermektedir.
Ne yapabilir?
- Bireysel yatırımcı gibi varlıklarıyla hisse senedi, bono – tahvil ve fon alıp satabilir
- Bir Girişimci ya da büyüme odaklı bir şirket gibi gayrimenkul alıp satabilir, büyük altyapı yatırımlarına ortak olabilir.
Şeffaf mıdır? Kaynaklarını nasıl yönettiği bilinebilir mi?
Bazı varlık fonları diğerleri kadar şeffaf değildir. Örneğin, bir varlık fonu periyodik bir şekilde mevcut yatırımlarını açıklarken, başka bir varlık fonu bu bilgileri özel tutabilir.
Korumacı politikalara ve olası etik olmayan amaçlı kullanımlara karşı endişelerin azaltılması amacıyla 2008 yılından bu yana Ulusal Varlık Fonları daha şeffaf hale gelmeye başlamıştır. Ulusal Varlık Fonu Enstitüsü tarafından Carl Linaburg ve Micheal Maduell’in 2008 yılında geliştirdiği Linaburg-Maduell Şeffaflık Endeksi varlık fonlarının şeffaflıklarını kıyaslamak için kullanılmaktadır.
Bu endeks, fonun kamuya karşı şeffaflığı açısından gerekli görülen 10 temel kriteri baz alarak hesaplanmakta olup, bir fonun yeterli ölçüde şeffaf olduğu kanaatine varılması için sahip olması gereken minimum endeks değeri 8 olarak belirlenmiştir. Aşağıdaki tabloda endeks değerinde baz alınan kriter ve puanlar verilmiştir:
İstatistiksel Göstergeler
Kaç Ülkenin Varlık Fonu Var?
Uluslararası Varlık Fonu Enstitüsü istatistiklerine göre, Kasım 2016 itibariyle dünya genelinde 52 farklı ülkeye ait 78 adet varlık fonu bulunmaktadır.
Kaçının Kaynağı Petrol ve Doğalgaz gelirleri?
- 78 varlık fonundan 43 tanesinin kaynağını Petrol ve Doğalgaz gelirleri oluşturuyor.
Kırmızı: Petrol & Gaz
Mavi: Petrol & Gaz Harici
Peki, Varlık Fonu Olan Ülkelerin Hepsi Cari Fazla ve Bütçe fazlası mı veriyor?
- 52 ülkeden (IMF ve tradingeconomics.com -veri kaynağı Dünya Bankası, IMF, OECD gibi kurumlardır- elde edilen en güncel verilere göre)
- 35’i cari açık,
- 42 tanesi bütçe açığı verirken;
- 30’u hem cari açık hem de bütçe açığı veriyor.
Dünyadaki Ulusal Varlık Fonlarının Toplam Büyüklüğü Nedir?
- Kasım 2016 verilerine göre; dünyadaki 78 varlık fonunun toplam büyüklüğü 7.4 trilyon dolar seviyesinde.
- Petrol ve Doğalgaz ile ilişkili fonların büyüklüğü 3.2 trilyon dolar, diğerlerinin toplam büyüklüğü 4.2 trilyon dolar seviyesinde.
Yıllar İtibariyle Bu Fonların Büyüklüğü Nasıl Değişti?
- 2005 yılı sonrasında dünya genelinde 40’ın üzerinde yeni varlık fonu oluşturulmuştur. Eylül 2007’de küresel varlık fonu büyüklüğü 3.4 trilyon dolar seviyesindeydi.
- Aşağıda grafik, 2012/4.Çeyrek – 2016/2.Çeyrek arasındaki dönemde toplam küresel varlık fonu büyüklüğü gelişimini göstermektedir.
- En Büyük Fon Hangi Ülkenin?2003 – 2013 yılları arasında başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında gözlenen yükselişler küresel bazda varlık fonları değerlerinde çok ciddi bir sıçrama görülmesini sağlamıştır. 2014 yılının 2. yarısından itibaren petrol fiyatlarında gözlenen geri çekilme, varlık fon büyüklüklerindeki artışın durmasındaki ana etken olarak görülebilir.
- Son durum itibariyle en büyük varlık fonu 885 dolarlık Norveç’e ait “Government Pension Fund – Global (Devlet Emeklilik Fonu – Küresel)”dir. Tüm fonların yer aldığı liste, akışın bozulmaması amacıyla yazının en sonunda verilmiştir.
Gelelim Türkiye Varlık Fonuna…
TVF ile ilgili bugüne kadar neler oldu?
- 27 Haziran 2016‘da Bakanlar Kurulu’nda alınan “Türkiye Varlık Fonu” kurulması kararına istinaden hazırlanan yasa teklifi 3 Ağustos tarihinde Meclis’e gönderildi.
- 26 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair 19 Ağustos tarihinde kabul edilen Kanun, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylelikle, 50 milyon TL sermayeli başlangıç sermayeli Türkiye Varlık Fonu Şirketi, Başbakanlığa bağlı olarak kuruldu.
- 2 Kasım 2016‘da Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş. Genel Müdürlüğüne ve Yönetim Kurulu Başkanlığına atandı
- 9 Kasım 2016‘da TVF’nin yapısı ve işleyişine ilişkin yönelik düzenlemeler Resmi Gazete’de yayınlandı.
- 6 Ocak 2017‘de yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Piyango ve Türkiye Jokey Kulübü TVF’ye devredildi.
- 5 Şubat 2017‘de TVF’ye devredilen kamu kurumları ve taşınmazlar ile aktarılan kaynaklar Resmi Gazete’de yayınlandı ve fonun yönetim kurulu belirlendi.
- Kamu kurumları: Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT, Türksat, Eti Maden, Çaykur, Türk Telekom (% 6.68’i), Türk Hava Yolları (% 49.11’i), Halkbank (%51.11’i), Borsa İstanbul (% 73.6’sı); Özelleştirme kapsamında yer alan Denizcilik İşletmeleri’nin yüzde 49’u, Kayseri Şeker Fabrikası’nın yüzde 10’u
- Taşınmazlar: Antalya, Aydın, Isparta, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Muğla’daki toplam 46 adet ve 2 milyon m2‘nin üzerinde yüzölçümüne sahip taşınmaz
- Kaynak: Savunma Sanayi Destekleme Fonuna ait 3 milyar TL’lik kaynak 3 ay sonra geri ödenmek kaydıyla aktarıldı
- Yönetim Kurulu:
- Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı: Mehmet Bostan (Özelleştirme İdaresi Başkanı)
- Yönetim Kurulu Üyeleri:
- Yiğit Bulut (Cumhurbaşkanı Başdanışmanı)
- Himmet Karadağ (Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı)
- Oral Erdoğan (Akademisyen)
- Kerem Alkin (Akademisyen)
Devredilen Kamu Kurumlarına Ait Temel Göstergeler
Yukarıdaki tabloyu hem kurumların yayınladığı faaliyet raporu ve finansal sonuçlardan hem de Sayıştay’a ait raporlardan elde edebildiğimiz en güncel verilerle oluşturduk. Güncel rakamlar geldiğinde ya da piyasa değerleri hesaplandığında farklı rakamlar ortaya çıkabilecek olsa da, bir fikir vermesi açısından baktığımızda şu ana kadar devredilen şirketlerin toplam özkaynağı yani defter değeri 100 milyar TL’nin üzerinde görünüyor. Ancak, bu rakamın, yukarıdaki şirketlerin tamamında Hazine payının % 100 olduğu varsayımıyla ortaya çıktığını; devredilen taşınmazların değerlerinin ise bu hesaplamada bulunmadığının altını çizmekte fayda var.
Hazine ve KİT’ler arasındaki Gelir – Gider İlişkisi
Yukarıdaki tabloları; yine bulabildiğimiz en güncel verilerle Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ve Hazine arasındaki gelir – gider ilişkisini yine yalnızca bir fikir vermesi açısından oluşturduk. Ancak, hafta başında TVF’ye devredilen kurumların KİT’lerin tamamı değil, sadece bir bölümü olduğunun altını çizmekte fayda var. 2015 yılsonu itibariyle Hazine’nin KİT’lerin tamamına yaklaşık 11.8 milyar TL civarında bir ödeme yaptığı (görev zararı karşılığı ve sermaye aktarımları); buna karşılık KİT’lerden Hazine’ye yaklaşık olarak toplam 12.0 milyar TL’lik katkı sağlanmıştır (3.8 milyar TL Temettü, 8.2 milyar TL Vergi olmak üzere). Bu rakamlar tüm KİT’lere ait istatistikleri göstermekte olup; yine tüm KİT’lerin toplam vergi hasılatı içindeki payının % 1.8 olduğu görülmektedir.
Genel Tanımlar
Nedir?
- Türkiye Varlık Fonu (TVF), en basit anlamda; kamu imkân ve gücüne sahip ayrıcalıklı konumda olan bir (nitelikli ve/veya melek)yatırımcı-girişimci ya da yatırımlarla büyümeyi hedefleyen imtiyazlı konumdaki bir şirket olarak görülebilir.
- TVF, elindeki kaynaklar ile türev araçlar dahil olmak üzere finansal piyasalarda her türlü yatırım işlemini gerçekleştirebileceği gibi; yönetimindeki varlıkları teminat göstererek (yurtiçi ve yurtdışı borçlanma) ya da menkul kıymetleştirme yoluyla (hisse, tahvil vs.) finansman sağlayabilecek.
Fonun Kaynakları Nedir?
- Özelleştirme kapsamında olup TVF’ye devredilen kuruluş ve varlık ile aktarılmasına karar verilen Özelleştirme Fonu’ndaki nakit fazlası (Özelleştirme Yüksek Kurulu belirler)
- Kamu kuruluşlarının elindeki ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlık ile TVF’ye aktarılmasına veya yönetilmesine karar verilenler (Bakanlar Kurulu belirler)
- Sermaye ve para piyasaları ile bunların dışında diğer yöntemlerle sağlanabilecek her türlü finansman ve kaynak
Fonun Amacı ve Hedefleri Ne?
- 50 milyon TL sermaye ile kurulan fonun büyüklüğünün ilerleyen dönemlerde büyüklüğünün 200 milyar TL’ye ulaşması,
- Yapılacak yatırımlarla büyüme oranına gelecek 10 yıl içinde yıllık % 1.5 oranında ilave artış ve ek istihdam sağlanması,
- Sermaye piyasalarının büyüme ve derinleşmesinin hızlandırılması,
- İslami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması
- Katılım finansmanı sektör payının artırılması
- Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu arttırılmadan finansman sağlanması,
- Savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun stratejik sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve proje bazında desteklenmesi, küresel oyuncu olmalarının sağlanması,
- Arz güvenliğini sağlamak üzere Türkiye için önem taşıyan doğalgaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi
Ana Faaliyet Konusu Nedir?
Proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama, yerli ve yabancı ortaklıklar kurma ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemleri de dahil olmak üzere;
- Stratejik yatırım planında belirtilen hedeflerin yanı sıra piyasalarda güveni artırıcı adımlar atma hedefi ile likidite, yatırım, risk ve getiri tercihlerini dikkate alarak
- Her türlü yatırım aracı (türev ürünler dahil) ile yurtiçi ve dışında yatırım araçlarının alım – satımı (Birincil ve İkincil piyasada)
- Her türlü para piyasası işlemi (Repo, döviz vs.)
- Gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar ile her türlü gayrimaddi hakların değerlendirilmesi
- Her türlü ticari ve finansal faaliyetleri (Uç bir örnek olsa da isterse bakkal bile açabilir)
gerçekleştirecek olan ve alt fonların kurulması ve yönetimidir. Bu faaliyetler şirket ve iştirakleri tarafından TVF veya TVF’ye bağlı alt fonlar aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Yatırım Kararları Nasıl Alınacak? Performansı Nasıl Takip Edilecek?
- Fon bünyesindeki tüm alt fon ve şirketleri kapsayan 3 Yıllık Stratejik Yatırım Planı Yönetim Kurulu tarafından hazırlanarak Bakanlar Kuruluna sunulacak
- Şirket ve fon yöneticileri, portföyleri; stratejik plan, iç tüzük, kuruluş belgesi ve esas sözleşmesinde belirtilen yatırım stratejisine uygun oluşturacak ve yönetecek
- Kurulacak her bir alt fon için yatırım komitesi oluşturulacak
- Yatırım komitelerinde, en az bir yönetim kurulu üyesi, genel müdür ile bir portföy yöneticisi yer alacak
- Bunların dışında şirket içinden veya dışından ilgili alt fonun yatırım stratejisine uygun kişiler de yatırım komitelerinde görevlendirilebilecek
- Şirket kendisine ve TVF’ye ait yıllık faaliyet raporlarını şirket internet sitesinde ilan edecek
Nasıl Denetleme Yapılacak? Sağlanan Muafiyetler Nedir?
- Sayıştay denetimine tabi olmayacak fonun tabloları bağımsız denetçi tarafından denetlenecek
- Bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tabloları ile faaliyetleri, Başbakan tarafından görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az 3 merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenecek
- Kurulacak alt şirket ve fonlar dahil Fon, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacak
- Türkiye Varlık Fonu’nun mal varlığı ile şirketin yönettiği varlık ve haklar, şirketin mal varlığından ayrı olacak.
Genel ve Güncel Konulara İlişkin Değerlendirme
- TVF’nin yönetimi ve denetimi en kritik konu…
Dünyada yer alan varlık fonlarına ilişkin istatistiklerin gösterdiği gibi Ulusal Varlık Fonu bulunan ülkelerin önemli bir bölümü hem cari açık hem bütçe açığı veren ülkeler olduğu gibi; azımsanmayacak sayıda fonun kaynağı petrol, doğalgaz gibi emtia gelirleri dışındaki gelirlere dayanmakta. Dolayısıyla, bu anlamda TVF’nin kurulmasının absürt olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, cari açık ve bütçe açığı veren bir ülke olmamıza ek olarak, fon kaynağının dışarıdan gelecek yabancı paraya değil yurtiçindeki kaynaklara dayanıyor olması TVF’nin yönetimi ve denetimi diğer ülkelere göre çok çok daha hassas hâle getirmektedir.
Fonun kurulmasına ve önemli kamu varlıklarının aktarılmasına karşın 3 Yıllık Stratejik Plânının henüz yayınlanmamış olması, incelenebilecek bir internet sitesinin olmaması gibi gelişmeler kafalardaki soru işaretlerinin artmasına yol açmakta. Türkiye için yeni bir araç olan varlık fonunun son derece ciddi imtiyazlara sahip olması ve devletin çok önemli kaynaklarının bu fona aktarılmaya başlaması (muhtemelen de devam edecek) denetime ilişkin endişeleri de artırıyor.
Daha objektif bir değerlendirme yapabilmek adına şu ana kadar elimizde olan bilgilerle “bardağın dolu ve boş tarafları”na bakalım.
Bardağın Dolu Tarafı
- Halihazırda kamunun yönetiminde olan çok çeşitli ve ciddi büyüklükte kaynak, kuruluş ve fon bulunmaktadır. Bu fonların ne derecede verimli kullanıldığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, mevcut fonların reel sektöre (özellikle de katma değerli ve stratejik sektörlerde) uzun vadeli yatırım çerçevesine olanak sağlayacak bir üst fonda birleştirilmesi pozitif bir çarpan etkisi ile büyük ölçekli yatırımların finansmanın destek sağlayarak (hem direk fonlama hem de ucuz finansman kaynağı yaratma) uzun vadede büyüme ve istihdama olumlu katkıda bulunabilir.
- Teknoloji başta olmak üzere özellikle stratejik ve katma değerli projelere yönelik yapılacak gerçekçi yatırımlar; beklenenin çok ötesinde kazanımlar elde etmemizi sağlayarak ıskaladığımız yeni Sanayi Devrimi trenine yetişmemizin yolunu açabilir.
- Devlete ait kurumların öncelikli olarak özelleştirme yoluyla yabancılara devredilmesi yerine menkul kıymetleştirme yoluna gidilerek yani hisse senedi ve tahvil ihracı ile finansman kaynağında öncelikli olarak yurtiçi kaynakların tercih edilmesinin özellikle stratejik açıdan önemli bir katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz. Doğru stratejilerle güven ve farkındalık yaratılabilirse, halkta uyanacak ilgiyle yıllardır konuşulan “yastık altı” tasarrufların önemli bir bölümü de ekonomiye kazandırılabilir.
- Fonun büyük bir yatırımcı gibi hareket edebilecek olması ve hisse halkı arzı gibi yetkilere sahip olması Türkiye Piyasalarının derinleşmesi ile gelişmesi açısından olumlu katkı sağlayabilir. Bununla birlikte, piyasada ya da ekonomide sert dalgalanmaların olduğu dönemlerde özellikle yabancı yatırımcıların gerçekleştirebileceği fon çıkışlarının potansiyel sert negatif etkilerinin minimuma indirilmesi ve spekülatif ataklara karşı dengeleyici bir role sahip olabilecek olması bir diğer olumlu nokta olarak not edilebilir.
- Ayrıca, gerekli görüldüğü durumlarda (yalnızca siyasetüstü Devlet Politikası ve Çıkarının söz konusu olduğu durumlarda) bir dış politika aracı gibi kullanılarak uluslararası alanda devletin elini güçlendiren (diğer bir ifadeyle “Dosta Güven, Düşmana Korku Salan”) bir unsur olarak değerlendirilebilir.
- Ülkedeki tasarruflarının ve kamu kaynaklarının önemli bir bölümünün büyüklüğü ve gücünün gösterilmesi ve aktif yönetimi ülke ekonomisinin kredibilitesini olumlu katkıda bulunabilir.
- Özellikle, Hazine ve TCMB ile çıkar çatışmasına düşülmeden koordineli bir yönetim sağlanması finansal istikrara katkı sağlayabiliir.
- Fonun kurulacak internet sitesi ve yayınlanacak faaliyet raporlarıyla şeffaf bir şekilde ve doğru iletişimle yönetilmesi durumunda, fonun asıl amaçları arasında olmasa da dolaylı yoldan portföy yönetimi ve finansal enstrümanların tanınması konusunda finansal okuryazarlığa önemli katkı sağlayabilir. Sadece son 4 – 5 gündür kamuoyunda konuya oluşan ilgi bile bu konudaki potansiyelin en güçlü göstergelerinden biridir.
Bardağın Boş Tarafı
- Şu ana kadar söylenebilecek en olumsuz noktanın kamuoyuna yeterli “güven”in verilememesi olduğunu söyleyebiliriz. Bunun da temel olarak “denetim” ve “yatırım politikası”nın netleşmemesinden kaynaklandığını değerlendirmekteyiz.
- Fonun, Sayıştay tarafından denetlenmeyecek olması bunun yerine bağımsız denetim ve yönetimi atayan siyasi erkin aynı zamanda denetimi yapacakları da atayacak olması son günlerde en çok tartışılan konulardan biri hâline geldi. Sayıştay denetimi yerine, bağımsız denetimin tercih edilmiş olması fonun dinamik ve esnek kararlar alması için yapılan bir tercih gibi görülebilse de fonun aktif olarak yatırım kararlarını belirlemesiyle birlikte mevcut tartışmaların sürmesi fona yönelik algıyı olumsuz etkileyebileceğinden, denetim konusuna kurulan mekanizmanın kamuoyuna daha iyi anlatılmasının yerinde olacağını değerlendiriyoruz.
- Devletin önemli varlıkları ve aynı zamanda Hazine’nin önemli gelir kaynakları arasında yer alan kurum ve taşınmazlar yönetilmesi için herhangi komisyonda ya da Meclis’te değerlendirilmeden bir gecede fona devredildi. Buna karşılık, bu kararla birlikte ortaya çıkan yönetim kurulunun hazırlaması gereken 3 Yıllık Stratejik Yatırım Planı’nın henüz yayınlanmamış olması bir diğer endişe kaynağı. Çünkü, “Bu varlıklar teminat gösterilip kredi mi alınacak? Eğer öyleyse, bu kredi dışarıdan mı içeriden mi sağlanmaya çalışılacak? Elde edilen gelirler nasıl kullanılacak?” gibi uzayıp gidecek hiçbir soruya verilebilecek sağlıklı bir yanıt yok.
- Dünya genelinde ihracat gelirleri kaynaklı cari fazlanın, yani dışarıdan gelen paranın kaynak olarak kullanılmasına karşın; TVF’nin şu ana kadar gördüğümüz ve açıklanan temel kaynakları iç kaynaklardan ve normalde Hazine’nin tasarrufundaki kaynaklardan oluşmakta. Dolayısıyla, kontrolsüz, hesapsız ve popülist yaklaşımlar; Türkiye Ekonomisi’nin en güçlü taraflarından biri olan bütçe disiplini ile dış borçluluk göstergelerinin bozulmasına yol açarak ülke ekonomisine duyulan güvenin ve ekonominin dirençli yapısının sarsılmasına yol açabilir.
- Yakın geçmişte (Özellikle 80’lerden sonra) kamu bünyesinde kurulan çeşitli fonların bütçedeki bozulmalarla birlikte sayılarının artması, böylelikle mali disiplinin daha da bozulması gibi kısır bir döngüye yol açması ile bunların içinden bazılarının belirli dönemlerde katkı sağlamasına rağmen genel olarak 1994 ve 2001 Krizine giden yolun taşlarını döşemiş olmaları gibi oldukça acı tecrübeler sonrasında tasfiye edilmiş olması bu dönemleri yaşayanların hafızasındaki tazeliğini koruyor. Dolayısıyla, bu fonun geçmiş tecrübelerden ders çıkaran bir yolda mı gideceği yoksa orta-uzun vadede selefleriyle benzer bir yazgıya sahip olacağı da şu an için bir diğer soru işareti.
- Stratejik Yatırım Plânı ortaya konmamasına rağmen Sanayi Destekleme Fonuna ait 3 milyar TL’lik kaynak 3 ay sonra geri ödenmek kaydıyla aktarılmış olması da soru işaretlerinden bir diğeri. 3 ay sonra geri ödenecek bir paranın neden alındığını ya da ne amaçla yönetileceğini de bilmiyoruz. Bu da, “Bu para acaba TVF’nin kuruluşları için gereken harcamalarda mı kullanılacak? Finansal piyasalarda repo vs. araçlarla nemalandırılıp gelir mi elde edilmesi hedefleniyor? Yoksa 3 ay içinde finansal piyasalarda gözlenebilecek potansiyel bir riske karşı müdahalede bulunmak için tedbir amaçlı mı tutuluyor?” vs. şeklinde yine uzatılabilecek ama yanıtını bilmediğimiz bir başka soru işaretleri potporisiyle karşı karşıya kalmamıza neden oluyor.
- Kanuna göre fonun üst yönetiminin en az 5 kişiden oluşması gerekmekte. Ayrıca, kurulacak her bir alt fon için oluşturulacak yatırım komitesine şirket içinden veya dışından kişilerin görevlendirilebilecek. Fonun özel şirket gibi bir statü de olması nedeniyle bundan sonra yapılacak atamalar ve personel alımları da kamuoyunun takip edebileceği başlıklar arasında. Dolayısıyla, yeni atama ve alımlarda uluslararası finans piyasalarında aktif tecrübesi ve tanınırlığı olan; ciddi büyüklüğe sahip portföyleri yönetme tecrübesine sahip ve yurtiçi piyasada herkes tarafından benimsenen bazı isimlerin tercih edilmesi hem yukarıda değindiğimiz kısa vadeli hem de daha orta – uzun vadeli güvene yönelik endişelerin azalmasını sağlayabilir.
Özetle…
Hafta başından bu yana gündemin en sıcak başlıklarından biri olan ve büyük bir kesiminin merakını cezbeden konuya dair şu ana kadar eldeki tüm verileri toparlayarak bir etraflıca değerlendirme yapmaya çalıştık. Özellikle bardağın dolu ve boş taraflarına ilişkin verilen yorumlar fazla naif ya da aşırı kötümser olarak da düşünülebileceği gibi; bunlardan daha toz pembe ya da acımasız yorumlar da yapılabilir. Kurulan Türkiye Varlık Fonu’nun, Ulusal Varlık Fonlarının genel karakteristik özelliklerinden bazı yönleriyle ayrışıyor olması, bizim için yeni bir kavram olan bu yapıdaki bir fona son derece imtiyaz ve imkanların tanınmasına karşın denetim tarafının tartışmalara mahal verilmeyecek bir görünümden en azından şimdilik uzak olması konunun bir süre daha güncelliğini yitirmemesini sağlayacak gibi görünüyor. Özellikle, olası yeni kaynak aktarımları ya da kanun gerekçelerinde işaret edildiği gibi otomatik katılımla birlikte de ciddi büyüklüğe ulaşacak olan emeklilik fonu üzerinden kaynak yönlendirilmesi gibi potansiyel gelişmeler de Türkiye Varlık Fonu’nun sahnede kalmaya devam etmesini sağlayabilir. Toparlamak gerekirse, Türkiye Varlık Fonu,
- Popülizmden uzak bir bakış açısıyla,
- Stratejik yatırım tercihleriyle,
- Doğru hesaplanmış bir risk – getiri yaklaşımıyla,
- Konunun uzmanı yetkin kişilerle,
- Devletin ve milletin çıkarını her zaman en önde tutarak,
- Şeffaflıktan ve hesap verilebilirlikten kaçınmayarak
Yönetilirse çok uzun süredir aradığımız Türkiye Ekonomisi’ne ait yeni bir hikâyenin en önemli parçası olabilir. Diğer taraftan, bardağın boş tarafından görünenlere yakın bir yolun tercih edilmesi de geçmişteki acı tecrübelerin çok uzak olmayan bir gelecekte yeniden yaşanmasına da neden olabilir. Bugün itibariyle çok önemli aktif büyüklüğüne sahip ulusal fonların başlangıçta oldukça küçük ölçekle başlayıp zaman içerisinde ciddi bir büyüme kaydetmiş olmaları dikkat çekicidir. Dolayısıyla, önemli olan fona ilişkin yapının sağlıklı ve güven bir şekilde hayata geçirilmesi olup; zaman içinde yeni fon kaynakları bulunarak fon ölçeğinin genişletilmesi mümkündür. Son söz olarak, 15 Temmuz’daki hain darbe girişiminin ardından ekonomide ve piyasalarda yaşanan zorluklar ve fırsatların gayet açık bir şekilde ortada olduğunu düşünüyor ve Türkiye Varlık Fonu’nun yazılmaya başlayan yeni hikâyenin mihenk taşı olarak görüyoruz.
Erol Gürcan