Madem ülkemizin birçok ilinde okullar tatil oldu; bugün büyükler olarak biz ders çalışalım. Ne yazık ki görülen o ki, tarih boyunca yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı beceremiyoruz. O zaman da zaten okulun bir anlamı kalmıyor.
Yaşadıklarımıza bakarsak Osmanlı’yı son dönemine getiren olaylardan ders alamadık. Ciddi oranla bağımlılık, bunu destekleyen kapitülasyonlar, iktisadi güç olmadan siyasi güç elde edemeyeceğinin görülmesinin en acı tecrübelerini yaşadığımız olayları unutmuş gözüküyoruz.
Unutmuş olmalıyız ki bir ülkeyi yıkanın, değişen teknolojiye ayak uydurmayıp, gelişmelere kapanıp, bilim yerine hurafeyi seçip, önce Balta Limanı Anlaşması, sonra da Düyun-u Umumiye’ye ve sonuçta da yıkılışa giden olayları yeniden yaşadığımızın farkında olamadık.
Bugün özelleştirme adı altında sunulan imtiyazların sağlamasını yaptığımızda ‘neden bu kadar yabancılaştık ve borç altına girdik; hatta aldığımız borcu nasıl kullandık’ sorularının yanıtını halen sağlıklı bir biçimde verdiğimiz şüphelidir.
Gece yarısı düzenlemeleriyle elde ne var ne yok satmaya karar vermenin sorunları çözmeyeceğinden ders çıkarmadığımız gözüküyor. Ne 6-7 Eylül olaylarından, ne Varlık Barışı’ndaki yanlış uygulamalar ve her ikisindeki sermaye devrinden kaynaklanan kayıplarımızı göremediğimiz anlaşılıyor.
Devlet meselelerinde siyaset üstü davranmanın önemini unuttuğumuz, çalışmadan, yorulmadan bir yerlere gelinemeyeceğini ıskalamış, ihtisas sahipleri yerine imtiyaz sahipleri yaratmanın nasıl acı tecrübelerle karşımıza çıktığını hafızamızdan silmiş görünüyoruz.
Eğitimsizliğin bir ülkenin kaderini nasıl etkilediğini, aile eğitimden okul eğitimine, sosyal yaşamdan öğretime kadar oluşturulmayan zincirin milli birliği nasıl zedelediğinin sonuçlarını görmezden gelmekte ısrar etmiş gözüküyoruz.
Ve en acısı ne biliyor musunuz? Bizleri Balta Limanı Anlaşması’na götüren süreçlerden darbe girişimlerine kadar her alanda ‘korkarken soyulduğumuzu’ unutmuş gözüküyoruz. Önümüzdeki dönemde bir kitap çalışmamın özet cümlesidir esasen bu.
Tarihimiz boyunca hep bir korku ile bezendirilmiş, o korku ile uğraşırken cüzdanlarımız ve geleceğimizin boşaldığını görüyoruz. Bunu kader olarak nitelendirmek mümkün değil. Çaresi ise analitik zekayı destekleyen eğitim metotları ve bastırılmamış fikirlerin ülke dinamizmine katılması olduğunu da unutmuş gözüküyoruz.
Koca bir imparatorluğu yıkan sebepleri unutup, magazinle uğrayıp, bunu siyasete alet edenlerle, asıl bu dönüşümü yakalayarak akıl ve bilim çerçevesinde hareket ederken, magazine ve kısır tartışmalara takılanlar el ele vermişiz, çocuklarımızın geleceği ile oynuyoruz.
Bugün okullar tatil ve çocuklar ders görmeyecek. Peki aklımızı başımıza alıp, kader birliği yapan 80 milyon insan olarak bu dersi çalışmayacaksak, çocuklarımıza okula gidince ne öğreteceğiz? Daha kötüsü ‘onlara nasıl bir ülke bırakacağız’ kaygısı. Biraz aklı selim lütfen.