Bir Millet’in fertlerinin 78 yıllık sızısıdır Atatürk’ün kaybı… Elbette onurlu bir duruşu, tam bağımsız ülke sevdası ve vefa duygusu varsa… Olmayanın zaten bırakın bu büyük Millet’in ferdi olmasından, insanlığından şüphe duymak lazım…
Dünyada bugünkü gibi naylon siyasetçilerin doluştuğu değil, liderlerin bol olduğu dönemde, hepsinin içinden sıyrılan, parlayan, hepsinin saygısını kazanan, sözü dinlenen, gerçek liderler çağının bir numaralı ismidir; Mustafa Kemal Atatürk.
Ömrünü Milleti’ne adamış bir insana, ortalama insan ömrü üzerinden hayatının tamamında 1,5 saat saygı duymaktan imtina edenleri de gördük gözlerimizle; onun önderliğinde bir Millet’in dişiyle tırnağıyla yarattıklarını babalar gibi satanları da…
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden yaşamayı alışkanlık edinenlerin haysiyetlerini ve sonuçta istiklâllerini kaybedeceğini her fırsatta söyleyen, Milleti’ne akıl ve bilimi miras bırakan, bir gün sözleri bilim ile ters düştüğünde bilimin seçilmesini tavsiye eden bir önderdir Atatürk.
Ve gelinin noktada, kimi sapkınları bir kenara bırakırsak, geleceğin anahtarını veren isimdir aynı zamanda. Yapmayın dediği her şeyi yapıp, başımızı ne tip belalara soktuğumuz, ders almazsak ne tip belalara sokacağımız defaten ispatlanmasına rağmen, halen büyük bir kompleks içinde çığırtkanlık yapanlar var.
Üretimin öneminin, tasarrufun olmazsa olmaz olduğunun, ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ söyleminin cümleden ibaret olmadığının, tarikatlar, müritler, ağalar sisteminin başımıza ne tip belalar açtığının en güzel anlatıcısıdır Atatürk. Ders aldık mı; tartışılır.
Atatürk şahsıyla değerli bir insan olmanın ötesinde, karşı çıkanların da, sadece sevenlerin de anlamadığı bir felsefedir; hayata bakış ve onu okuyuş biçimidir. Ve bugün geldiğimiz noktada geleceğe ilişkin en büyük tespitim şudur:
Zorlu yollardan geçiyoruz; ders almaya çalışıyoruz; alıyor ya da almıyoruz. Ama hem dünyadaki iktisadi ve siyasal gelişmeler, hem de ülkemizin ve coğrafyamızın içinde bulunduğu gerçeklik Atatürk’ü anlamayı zorunlu kılmaktadır.
Önümüzdeki yıllar sevenlerin kuru bir sevda peşinde koşmayı bırakmak, sevmeyenlerin duygularını bir kenara koyup anlamak zorunda olduğu bir bakış açısıdır. Ve bu Millet bedel ödedikçe, daha çok Atatürk’ü anlamak zorunda kalacaktır.
Peki, Atamız’ın bize mirası bilim ve akıl değil miydi? Neden musibetlerin gerçekleşmesini bekliyoruz? Neden ah Atam demek yerine, iyi ki Atam demeyi denemiyoruz. Çünkü tartışmasız olan gerçek, kim ne derse desin, ister ekonomik, ister politik konularda önümüzdeki dönem, bizde ve dünyada Atatürk’ün anlaşılmaya başlandığı süreç olacaktır.
Rahat uyu Atam. Tüm pespayeliğe rağmen gösterdiğin yolun yolcusuyuz. Ve oralardan bir yerden göreceksin ki, bu yolun yolcuları istese de istemese de, süreç içinde artarak çoğalacak. Çünkü dediğin gibi: bağımsızlık bizim de karakterimizdir.