Vatandaşın gıda enflasyonu ekonomi yönetimine dert oldu. Ama vatandaşın canının ne kadar yandığıyla veya gerçeğin ne olduğuyla ilgili değil; bunun enflasyon oranına, yani üzerinde oynanmış rakamın ne kadarı ile tekrar oynanıp etkileneceğiyle alakalı.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi önce çıktı ve enflasyon sepeti içerisinde gıda enflasyonunun yüzde 24 olan ağırlığının, yüzde 20’lerin altına çekileceğini belirtti. Hatırlayacaksınız bununla ilgili bir izleme komitesi kuruldu. O zaman da sadece bakanlardan oluşan bu komitenin rakamlarla oynamaktan başka bir şey yapamayacağını yazmıştım. Niyet ortaya çıktı.
Neden? Beştepe’den faiz ile ilgili ısrar var. Bilhassa gayrimenkul sektörünün hareketlenebilmesi için faizlerin düşürülmesi, bu yolla da kredi mekanizmasının maliyetinin azaltılıp harekete geçebilmesi amaçlanıyor.
Kim akıllarına soktuysa faizler düşerse enflasyonun da düşeceğine inanıyorlar. Oysa faiz bir enflasyon maliyetini karşılama biçimidir. Fakat söylenen ile enflasyonu düşürmek için bu tip oyunlara girişmenin tutarsız bir tarafı var.
Zaten Merkez Bankası ne deniliyorsa yapıyor. Biraz daha düşürtün faizi, enflasyon da düşsün. Elbette bunun mümkün olmadığını bildiklerinden enflasyonu düşük çıkarıp, faizi o seviyeye çekmenin derdindeler. Bu işin bir başka boyutu…
Ama Bakan Zeybekçi bu değerlerle oynanacağını neredeyse açık açık itiraf edince, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek devreye girdi. Tüketici fiyatlarındaki ağırlıkların hanehalkı anketleri ile belirlendiği belirtip, bir müdahalenin söz konusu olmadığını ve olmayacağını söyledi.
O anketler zaten apayrı bir tartışma konusu. Fakat daha bu tartışmaya bile zemin oluşmadan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’den itiraf gibi açıklama geldi: “Enflasyon sepetinin tespiti yine anket yöntemiyle yapılacaktır. Ama sonuçların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.”
Şimdi çıkan sonucun nesini gözden geçireceksiniz? Demek ki bunu sistematik olarak zaten yapıyorsunuz. Sadece sepetteki ağırlıklara müdahaleyi bakanın biri kaş yapayım derken göz çıkararak ortaya döktü; diğeri konuyu kapatmaya çalıştı; ilk itirafı yapan toparlamaya uğraşırken tamamen döküldü.
Bakanlardan biri Beştepe’ye, diğeri yabancı sermayeye sinyal veriyor; ama bizim hayatımızda bir şey değişmiyor. Yani olayın mağduru biz olsak da, anlaşmazlığın konusu biz değiliz. Kalp spazmı geçiren ama farkında olmayan bir hasta düşünün. Rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gitmiş.
Elektrokardiyografisinde spazm görülmüş, kalp krizi riski çok yüksek; ama doktorlardan önce hastabakıcılar geçmiş verilerin karşısına ‘normal mi desek, başka bir test sonucunu mu göstersek’ diye tartışıyor.
Sonunda hastaya ne olduğu ise herkesin hayal gücüne kalsın.