Ekonomi yönetiminde Moody’s tartışması sürüyor. Bakanlar Kurulu’nun ardından bir açıklama yapan Numan Kurtulmuş, bunun siyasi bir karar olduğunu yineledi. Ben de Kurtulmuş ile aynı fikirdeyim ama bir farkla; dün de yani olumlu çıkarken de siyasi karardı.
Şayet kazanın doğduğuna inanıp, öldüğüne inanmıyorsanız; ciddi bir samimiyet sıkıntısı içindesiniz demektir.
Tekrar tekrar altını çiziyorum; ekonomiye ilişkin gerçek sorunlarımızla yüzleşmez isek, bugün siyasi olarak ortaya çıkan bu karar, ekonomik gerçeklere dayandığından faturası ağırlaşarak önümüze gelir.
Bence de kredi derecelendirme kuruluşlarının bu hamlelerine karşı soğukkanlı davranmalıyız. Ama böyle davranmayacak, belli bir not düşürümü nedeniyle mecburen çıkacak fonlar var. Özellikle emeklilik fonları, bu notlamayı kriter kabul ediyor.
O zaman meselenin farkında olduğumuz kadar, sorunlarımızın da bilincinde olmalıyız. Bunu da zor dönemleri ders çalışarak geçirirsek atlatabiliriz. İçi boş, ama herkesin kabul edeceği söylemlerle bu sıkıntıyı aşmak mümkün değil.
Mesela Kurtulmuş, bu süreçten üreterek çıkacağımızı söylüyor. Türkiye’de üretime yönelik iklimi düzeltmeden, üreteni ürettiğini pişman edecek politikalardan vazgeçmeden, yani zihniyeti değiştirmeden bunu başarmak mümkün değil.
Diyelim ki bu zihniyete sahip oldunuz. Bunun finanse edilmesi ile ilgili ayağı yere basan politikalar geliştirmek durumundasınız. Asgari ücretlinin maaşından zorla BES için kesinti yapıp, sonra da iç piyasayla büyüyeceğini söylemek hayaldir.
İşin doğrusu kambiyo rejimini tartışmadan döviz çıkışını engelleyeceğini düşünüp ya da bankalarla vatandaş arasındaki ilişkiyi düzenlemeyi yapılandırmaya atıp, orada da insanları bankaların insafına bırakırsanız; sonuç alamazsınız.
Çünkü bu borçlu yapı tamamıyla iktidarın sahte enflasyon / maaş zammı ve ihtiyaçların karşılanması için kredi/kredi kartı kullanımı ile direkt ilişkili ve hatalı politikalarının sonucudur.
14 yıllık sahte bir refahın faturasının çıkmayacağını söylemek, öncelikle vatandaşı kandırmaktır. El parasıyla yapılan düğün bayramın ödeme vakti gelmiştir. Bugün siyasi olarak hamle yapan kredi derecelendirme kuruluşları da sadece adisyonu getirmektedir.
Yine de finansman sorununu aştığımızı düşünelim. Yeterli mi? Hayır… Elinizdeki sermayeyi nasıl değerlendireceksiniz? Üreterek aşma söylemi romantik bir temenniden başka bir şey değildir.
Ne üreteceğinizi de ortaya koymak durumundasınız. Bunun için de sağlıklı bir sanayi, tarım ve işgücü envanterlerini yapmış olmanız gerekir. Kıt kaynağı gerekli gereksiz, salt üretim olsun diye ortalığa saçarsanız ikinci bir darbe daha yeriz. Amacı belli, nokta atışı işler yapmak durumundayız.
Burada da teşviklerin yönlendirilmesi gündeme geliyor. Hesap kitap yapmadan sunacağınız bir teşvik sistemi, hem altı delik çuvala para atmayı doğurur; hem de amacına ulaşmadığı için verilen parayı dünyanın en pahalı teşvik maliyeti haline dönüştürür.
Diyelim ki bu dersi de çalıştınız. Yeter mi? Yetmez… Bu sefer de dünya pazarlarını incelemiş olmanız gerekir. Üretmek kutsaldır; ama satılamayan ürünü imal etmek, dünyanın en pahalı işletmeciliğini getirir ve sonuç, ayakta kalacak işletmeleri de kaybetmeye neden olur.
Yani; söylendiği gibi ‘Üreterek bu işin içinden çıkarız.’ Tamam; ama neyi, nasıl ve hangi satış potansiyeli içerisinde üretelim? Gelecekte de aynı üretim sahalarının içinde mi olalım? Bu soruların yanıtını vermeden, gerekli çalışmayı yapmadan ‘üretme’ ifadesi, sadece slogandır ve sonuç alınamadığında daha büyük hayal kırıklıklarına ve faturalara neden olur.
Bu nedenle Moody’s ve diğerlerinin ne yaptığından çok ne dediğine bakın. Çünkü yaptığı hareketin zamanlaması siyasi olabilir ama gerekçesi geç kalmış bir ekonomik itiraftır. Bununla yüzleşmeden, sadece suçlayarak sorunumuzu aşamayız.
Bir Hint özdeyişi şöyle der: “İşaret parmağınla birini suçladığın zaman, geri kalan üç parmağın sana dönük olduğunu unutma.”