Çetin Ãœnsalan – Made in valla yerli malı

Dışarıdan para gelmeyince ne yapacağını şaşıran, çare için de kontrolsüz para basmaya hazırlanan ekonomi yönetimi, paranın dolar olup uçmaması için önlemi buldu.

Kısa süre öncesine kadar ‘çok israf içindeyiz, kazanmadığımızı harcıyoruz’ diyerek taksit sayılarına sınırlama getiren iktidar, şimdi de ‘harcayın da biraz ortalıkta para dönsün’ demeye hazırlanıyor.

Peki, iki uygulama arasında Türkiye’de borçluluk oranı azaldı mı? Hayır. Türkiye’nin tasarruf miktarı arttı mı? Hayır. Türkiye’nin kişi başına geliri arttı mı? Kâğıt üzerinde bile hayır. Mucize bir ürün bulduk da, çok mu paramız oldu? Hayır… Yurtdışından yeniden kredi yoluyla borçlanma imkânı mı çıktı? Hayır.

Özetle; ne düzeldi? Hiçbir şey düzelmediği gibi, aksine piyasada ve vatandaşın cebinde sıkıntının boyutu büyüdü; harcamalar kısıldı; ödenemeyen kredi miktarında patlama yaşandı; enflasyon ve işsizlik rakamları bile tutturulamaz hale geldi.

İnsanları önce borçsuz ve taksitsiz yaşayamaz hale getireceksiniz; sahte enflasyon rakamlarıyla maaş zammı verip, gerçek enflasyonla arasındaki farkı kartla kapatmasını sağlayacak bir ekonomi politikası izleyeceksiniz, sonra da aniden frene basacaksınız. Sonuç? Herkes son sürat giden araçtaki ani fren misali camdan fırladı.

Baktınız vergi gelirlerinde, ki bu dolaylı vergiler esaslı, düşüş ortaya çıktı; tahakkuk ile tahsilât arasındaki uçurum derinleşti; önce af adı altında yapılandırma çıkarıp, iki taksit toplama peşine düşer, ardından da ‘yeniden taksit olanağı’ sunuyoruz yalanıyla ortaya çıkarsanız ne olur? Rezil olursunuz.

Rezil olmamak için buna bir kılıf bulmanız lazım. Aranan kılıf bulundu. Sadece yerli ürünlere taksit imkânı sunacağınızı söyleyerek göz boyarsınız. Hatta marketlerden yapılacaklara da özel önem verdiğinizi söylersiniz; sanki markette satılabilen yerli mal kalabilmiş gibi. Yerli üreticinin çoğu raf parasından broşür reklam paylaşımına, ekstra vadeden sair zorlamalara kadar birçok nedenle o raftan düşeli çok oldu.

Diyeceksiniz ki insanlar harcayabilir mi? Fırsatını bulursa evet. Örneğin okullar açıldı ve harcamanın 242 TL ile 710 TL bandında değiştiği söyleniyor. Bana sorarsanız bu çok iyimser bir rakam. Yine de bunu bile kabul etsek, geçinilmesi mümkün olmayan ve açlık sınırının altındaki asgari ücretin en az yüzde 18’i, en çok yüzde 60’ı eder.

Sonra harcayalım deme şansınız yok. Kısa sürede ihtiyaçları gidermek zorundasınız ve ilk fırsatta ya ihtiyaç kredisine ya da kredi kartına yükleneceksiniz. Çünkü zaten vatandaşın cebinde böyle bir para yok.

Oldu da bankalar kredi verdi. Küçük bir ihtimal zira son dönem yeni kredi diye gösterilen istatistiklerin çoğu yapılandırma. Hadi verdiler. Sağlık dahil ani harcamalarını karşılayamayanların oranı, resmi istatistiklere göre bile bu ülkede yüzde 62. Sizce bu insanlar bu ani harcama sırasında yerli, yabancı ayrımı yapabilir mi?

Dönersek piyasada satılan ürünlere, dünün toptancılarının tamamının tek partilik, üreticisinin en az yarısının da uygulanan yanlış kur politikası nedeniyle ithalatçı olduğu, Türkiye’de üretim yapanlar içinde de ithal ara malı oranının yüzde 70’lere vurduğu bir ortamda yerli malını nasıl ayırt edeceksiniz?

Taksitli sistemden yararlanmak isteyen imalatçının ürününün üzerinde ‘valla yerli malı’ mı yazacak? İşin aslı şu: Hesapsız kitapsız bir ekonomi modelini yıllardır uygulayan Türkiye, işler sarpa sarınca yine günlük olarak saçmalıyor.

Saçmalayanlar da ‘hata yaptık’ deme erdemine sahip olmadığından ekonomide ‘başarılı palavrasına’ sığındıkları gibi, yine günübirlik piyasayı hareketlendirip, vergi toplayabilme eylemine kılıf arıyorlar.

Ne güzel söylemiş Shakespeare: Ah; nice üstün görünümler altında yalan dolan vardır.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir