Çevrenize bakın. En çok neden rahatsızlık duyuyorsunuz? Belli bir hazım göstermeden, farklı yollarla sonradan zengin olanların densizlikleri sizleri de rahatsız etmiyor mu? Sonradan görmüşlüğün getirdiği sakil görüntü ve tavır, hazımsızlıkla birleşen yılların kompleksi toplumu yaşanır bir yer olmaktan çıkarmadı mı?
Şüphesiz herkesin kanunlara uyarak, temiz yoldan para kazanmaya, zenginleşmeye ve bunun getirilerini de hayatına yansıtmaya hakkı vardır. Lakin kısa sürede gelir düzeyini artırıp, altına son model bir otomobil çekip, sonra da o arabayı sahil kenarına çekerek, mangal yapanların durumunu normal karşılamak mümkün mü?
Aybaşında gelecek maaş ile geçinmenin hesabını yaparken, dev alışveriş merkezlerinde menşei yabancı mağazalar kapatıp, bir günde onbinlerce dolarlık alışveriş yapanlar, savurganlık bir yana, görgüsüzlüğün de dik âlâsını sergilemiyor mu? Ne de güzel demiş büyüklerimiz; ‘balık baştan kokar’ diye…
Siyaseten yol arkadaşlığı yapanların eşlerinin günümüzde ‘elti kavgalarına’ tutuşması, kimin daha önde yürüyeceğinin sorun haline gelmesi bu memleketin gerçeği değil mi? Dün giyecek ayakkabı bulamadığını söyleyenlerin, kısa bir süre içinde dünya çapındaki modacılara kıyafet diktirmesi normal mi? Bakın daha bu paraların nasıl kazanıldığına girmiyorum bile… O başlı başına bir yazı konusu olur.
Bireylerin hayatındaki bu görgüsüzlük, ne yazık ki siyasetin de iliklerine kadar işledi. Bir güç zehirlenmesi içinde kanarya severler derneğinin bile yönetimini ele geçirmeye çalışan bir zihniyet, en son bilime de el attı. Eğitimin, hukukun, basının ve akla gelen her kavram ile kurumun siyasallaşması, yandaşlaşması konusunda tavır sergilenen ülkede, şimdi de Türkiye Bilimler Akademisi’ni ele geçirmenin ortamı hazırlanıyor.
Daha önce ani bir kararla deprem konseyini kaldırıp, ülkenin deprem sorununu çözenler, anlaşılan o ki bugün de ilmi sıkıntılarımızı giderecekler. Tek bir adamın istekleri doğrultusunda açıklamaların yapıldığı ülkede korkarım bundan böyle iki artı ikinin dört edip etmediğini dahi tartışacağız.
Demokrasilerde iktidarlar değişir. Halkın teveccüh gösterdiği siyaset veya parti ülkeyi yönetme hakkına elbette sahiptir, ki burada seçim ve yazılım ilişkisine girmiyorum, ama bu ülkenin yapısını, hafızasını, rotasını alt üst etme hakkını kimseye vermez.
Bugün yaşanan ise tam anlamıyla budur. Ülkeyi yaklaşık 10 senedir yönetenler, zücaciye dükkânına girmiş bir fil edasıyla ne var ne yok yıkıp, döküyorlar. Normal sistemde hatalar yok muydu? Şüphesiz vardı. Fakat çok şükür bizler de sorunlu kısmı düzeltmek ile, mevcut yapının yok edilmesini ayıracak bilgiye sahibiz.
Hiç kimse başka maskelerin altına sığınarak ‘demokratlık’ oynamasın. Bugün itibariyle Türkiye’de ortaya çıkan fotoğraf şımarıklığıyla mirasyedilik yapan, görgüsüzlüğüyle de bir ülkeyi uçuruma sürükleyen, hukuktan geleneğe her şeyini alt üst eden bir görüntü veriyor. İşin en acısı da zücaciye dükkânındaki fili en azından sahibi engeller. Bu filin sahibi, aksine bardak çanağın kırılmasını teşvik ediyor. yazık, çok yazık…