Çocukluğumda ve gençliğimde birçok öğüt dinledim babamdan. Hepsi çok değerliydi. Ama bir tanesi var ki o bambaşkaydı.
Mülkiye’de öğrenciydim. Kafam karışıktı. Yaşıtlarım ikiye ayrılmış kimisi sol derneklere, kimisi de sağ derneklere üye oluyor, o derneklerin faaliyetlerine katılıyordu. Faaliyet dediysem daha çok karşıt görüşlülerle kavga faaliyetiydi yapılanlar. Babam, akşamları evin balkonunda kendisine beyaz peynir, kavun gibi yiyeceklerin olduğu bir tabak alır, bir kadeh de rakı koyar tek başına oturur, yavaş yavaş rakısını içerdi.
Bir akşam benimle birlikte içmek istediğini söyledi. Baba oğul karşılıklı oturduk bir yandan içtik bir yandan dertleştik. Bana okulun nasıl gittiğini sordu. Bir yandan da iktisat bilgimi yoklayacak bazı sorular soruyordu. Okulun iyi gittiğini söyledim ve sorularının hepsini yanıtladım. Lisede iyi bir öğrenci olmadığım halde üniversitede müthiş bir çıkış yapmama şaşırmış ve çok sevinmişti babam. Ama kafamın, siyasal konularda karışık olduğunu da fark ediyordu. Kafamın karışıklığı sol derneklerden birine girip girmemek konusundaydı. Babam da bunu fark ediyordu zaten. Bana “Oğlum” dedi “ sen artık üniversitedesin ve ilk kez çok da iyi bir öğrenci oldun. Bunu görüyorum ve seninle hiç olmadığı kadar gurur duyuyorum. İleride çok iyi bir iktisatçı – yönetici olacağını hissediyorum. Sana karışmak ya da yön göstermek artık benim işim değil. Sen kendi yönünü bulacak olgunluğa geldin. Nerelere gidersin, kimlerle birlikte olursun bunlar artık senin karar vereceğin işler. Bana düşüncemi sorarsan söylerim ama sormazsan da alınmam. Senin artık en doğrusunu yapacağına güveniyorum. Sana bir tek şey söyleyeceğim, bir daha da sen sormadığın sürece bu konularda hiç konuşmayacağım.”
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Mahfiegilmez.Com)