GeçtiÄŸimiz hafta genelinde küresel piyasalarda yaÅŸanan dalgalanmalar kısmen azaldı, fakat belirsizlik ve kırılganlıkta herhangi bir gerileme yaÅŸanmadı. İçeride Türk Lirası’nda yaÅŸanan deÄŸerlenme ve borsadaki sınırlı yükseliÅŸe bakarak kimse kendini veya baÅŸkalarını aldatmaya çalışmasın, riskten kaçış eÄŸilimi bir süre için durulmuÅŸ olsa bile beklentiler olumsuzlaÅŸmaya ve etki alanı geniÅŸlemeye devam etti. GeliÅŸmiÅŸ ekonomilerin merkez bankalarından gelebilecek olası yeni parasal geniÅŸleme dalgalarının durgunluktan çıkışa katkı yapamayacağı fakat enflasyonist etkilerin önceliklere göre daha büyük olabileceÄŸi, bu durumun geliÅŸmekte olan ekonomilerin önemli bir kısmını da olumsuz yönde etkileyebileceÄŸi kanaati güçlendi. Bu sebeple Obama’nın yapacağı konuÅŸmaya verilen önem arttı, riskten kaçış eÄŸiliminin geri dönüşü bir süre daha ertelenmeye çalışıldı…
ABD’den gelen son iÅŸsizlik rakamları adeta kral çıplak diyor, bugünün koÅŸullarında mevcut istihdam düzeyinin bir tavan olabileceÄŸini, maliye politikası gerekli ve yeterli ölçüde gevÅŸetilmediÄŸi sürece bu durumun deÄŸiÅŸmeyebileceÄŸi kanaati güçleniyor. Benzer durumun Euro Bölgesi ve Japonya için de geçerli olduÄŸu biliniyor. Fakat aşırı borçluluk durumu ve ağırlaÅŸan yapısal sorunlar bu açmazdan çıkışı engellediÄŸi için, finansal piyasalar geçici bir heyecanın ardından yine merkez bankalarını zorlamak dışında bir çıkış bulamıyor. Riskten kaçışı ve ekonomik daralmayı geciktirmenin bedelinin daha yüksek enflasyon ve daha düşük istihdam olacağını görebilmek için de kahin olmak gerekmiyor. Obama, borçlanma tavanı konusunda Cumhuriyetçilerle yaptığı uzlaşının mürekkebi kurumadan ne yapabilir? Son açıklanan tarım dışı istihdam verilerinden sonra onları yeni vergiler ve daha fazla harcama konusunda ikna edebilir mi? İç siyasete dönük kısır tartışmaların piyasalara faydası mı, yoksa zararı mı olur? DiÄŸer taraftan Euro Bölgesi’nde oldukça radikal yapısal deÄŸiÅŸim zorunluluÄŸunun ekonomik maliyeti ne olacak ve bunu kimler ödeyecek? GeliÅŸmiÅŸ pazardaki ağırlaÅŸan yapısal sorunlar ve olası daralmalar geliÅŸmekte olan ekonomiler yanı sıra rekabet koÅŸullarını nasıl etkileyecek? Sermaye hareketleri ve risk tercihi bu olumsuzluklardan nasıl etkilenecek? Yanıtsız veya olumlu yanıt verilemeyen sorular çeÅŸitlenerek arttıkça beklentiler bozuluyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor.
Dışarıdaki durum Türkiye ekonomisini de etkiliyor, beklentileri farklılaÅŸtırıyor. Önümüzdeki bir yıllık dönem içinde büyümenin sıfır veya negatif deÄŸerde olması, buna raÄŸmen cari açıkta emtia fiyatlarına baÄŸlı olarak ciddi bir daralmanın yaÅŸanmaması ve dış finansman kalitesinin olumsuzlaÅŸmaya devam etmesi olasılığı güçleniyor. Cari açığın çok ciddi sıkıntı yaratacak güçlü bir ekonomik daralma olmadan umulan seviyelere gerilemeyebileceÄŸi, Türk Lirası’nın dalgalı bir ÅŸekilde deÄŸer kaybetmeye devam edeceÄŸi enflasyon ve iÅŸsizliÄŸin oldukça seri bir ÅŸekilde yükselebileceÄŸi gibi ihtimalleri hesaba katmak gerekiyor. Ekonomi politikalarında son bir yılda yaÅŸanan deÄŸiÅŸiklikler bu tablo dikkate alındığında bir anlam kazanıyor, olası yıkıcı panikleri engelleyerek yumuÅŸak iniÅŸi mümkün kılmak doÄŸru bir yaklaşım olabilir fakat baÅŸarılı olunacağının garantisi yoktur. Fakat gerek mali sektör gerekse iÅŸ dünyamızın önemli bir kısmı hayallerinden uzaklaÅŸmayı bile göze alamadığı için bildiÄŸini okuyor, tedbirli olmak için çaba harcamıyor. Türk Lirası’ndaki deÄŸer kaybına ve kendi çıkarlarına gelecek zarara takılanlar bozuk plak gibi aynı nakaratları tekrarlamaya devam ediyor. Efendim, dolarizasyon olurmuÅŸ!.. Türkiye tasarruf açığında derin dalışta, vatandaÅŸ borç batağında, ÅŸirketler ise ucuz kredi ile hayal çıkmazında; sormak gerekiyor kim hangi tasarrufunu dövize çevirecek? Yoksa her ÅŸeyi kaybetmemek adına dövizli veya döviz cinsi borçları Türk Lirası olanına çevirmekte dolarizasyon mu sayılıyor?
Ãœlkemizde net döviz borcu olanlar, baÅŸka bir deyiÅŸle yabancı para alacaklarından daha fazla yükümlülüğü olanlar, son bir yılda yaÅŸanan kur artışından çok etkilendiler ve yıprandılar. Bu durumu seyretmek dışında bir ÅŸey yapamayanlar eskiden olduÄŸu gibi Merkez Bankası’nın bir ÅŸeyler yapmasını ve durumun kendiliÄŸinden düzelmesini umdular, politika deÄŸiÅŸikliÄŸini fark edip tedbirli olmak yerine pasif bir tavırla ya sustular ya da yeni yaklaşımı eleÅŸtirdiler. Küresel koÅŸullardaki deÄŸiÅŸimi görmezden geldiler ve basiretli olamadılar. Döviz sepeti bazında kurlarda yaÅŸanan yüzde 25’i aÅŸan yükseliÅŸe raÄŸmen net döviz borcunun azalmıyor oluÅŸu baÅŸka bir anlama gelmiyor; yabancılar durumu görüyor riskini azaltıyor, bizimkiler ise ya inÅŸallah düzelir diyerek dua ediyor veya seyrediyor; bu yetmiyormuÅŸ gibi bir de kendisini profesyonel sanıyor. Kendisinin iÅŸi deÄŸil, iÅŸin kendisini yönettiÄŸini göremiyor ve kimsenin bu durumu fark edemeyeceÄŸini sanıyor. Özetle söylemek gerekirse çok konuÅŸuyor veya dinlemeyi bilmediÄŸi için algıları çalışmıyor; iÅŸ iÅŸten geçtikten sonra aşırıya kaçan ve yıkıcı olabilen duygusal tepkiler veriyor…
Uyanın artık, yeni mesajlar kimseyi gıdıklamıyor, gerçekler kapıyı zorluyor. Yapılan yanlışların faturasını baÅŸkalarına ödetme dönemi bitti çünkü onların da gücü tükendi ve borcu büyüdü! Kolay kazanç anlamına gelen faaliyet dışı gelirlere iliÅŸkin riskler saatli bombaya dönüştü…