Çetin Ãœnsalan – Büyümeyi övenleri not edin

Türkiye’yi ilk çeyrekte yüzde 4,8 büyüttüler. Yanlış duymadınız, büyüttüler. Kâğıt üzerinde, gerçekle hiçbir ilişkisi olmadan, iktisadi ve siyasi tek bir gerekçesi bulunmadan, ölümcül bir hastaya, tedavi etmek yerine ‘iyisin’ der gibi büyüttüler. Yani yalan söylediler.

 

Oysa ki, bu yalan o hastanın tedaviyi ıskalamasına ya da rahatsızlığının tedavi edilemez noktaya ulaşmasına neden olacak bilmiyorlar ya da umurlarında değil. İç pazar kan ağlarken, ihracat yapacak pazar kalmamışken, kaynağı belirsiz para bile çıkış yaparken, ödemeler yapılamaz, insanlar iş bulamazken büyüttüler.

 

Gözünüzün içine baka baka büyüttüler. Firmalar ve sahipleri kan ağlarken, insanlar işini kaybederken, bankaların pençesinde icra ile uğraşırken, iflas mahkemelerine başvuruların sayısı patlamış, son pazarımız Avrupa ile köprüler atılırken büyüttüler.

 

Bundan daha kötüsü ise ses çıkarmayanlar kadar Tevfik Fikret’in Süleyman Nazif’e yazdığı ‘Yeis’ başlıklı mektubunu aratmayacak kadar alkışlayanların arasında büyüttüler.

 

Yine Attilâ İlhan’ın ‘Cinayeti kör bir balıkçı gördü; ben görsem kendimi vuracaktım’ dizelerine nazire edercesine üç maymunu oynayanların, kendi gerçeğine yabancılaşanların tezahüratlarıyla büyüttüler.

 

Herkes gerçeği bilirken, iliklerine kadar daralmayı yaşarken, onları temsil eden oda, dernek ve STK’ların yönetimlerinin yalandan tebrikleri eşliğinde büyüttüler.

 

Mikrofonlar kapalıyken bize dert yananların, ‘buradayım’ dercesine arka arkaya açıklamalar yaptığı, sadece yönetiminde bulundukları kuruluşların üyelerine değil, kendi firmalarına ve çocuklarına da söylediği yalanın eşliğinde büyüttüler.

 

Bu ülkenin her bireyi de firması da kıymetlidir. Bir gün yaşanılması kaçınılmaz sondan tekrar çıkış yapmak için atağa geçerken geride kalanlarla mücadele etmek zorunda kalacağız. Bu inanmadıkları alkışı tutanlar, geride kalan sayısının azaltılmasının sorumlusudurlar.

 

Bir gün yapacak bir şey kalmadığında sakın çıkıp ağlamasınlar. Suçlu aramasınlar, sükût ederek ikrar ettikleri bu yalanın ortağı olmakta ısrar edenler, kendi başları yandığında, firmaları zor durumlara düştüğünde, işsiz kaldıklarında sakın konuşmasınlar.

 

Çünkü durum, bardağın dolu ya da boş tarafını görmeyi aşmış noktadadır. Teşhisin bir an önce konulup, tedavi için harekete geçilmesi gerektiği bir süreçte, aldatmacaya ortak oluyorlar. Bu ülkede geç teşhis nedeniyle batan her firmadan da, işsiz kalan her insandan da sorumludurlar.

 

Kabul ediyorum büyük baskı altındalar. Tasvip etmek mümkün olmasa da sadece bu nedenle susabilirlerdi; gerçeği dile getirmekten çekinebilirlerdi. Her ne kadar bunun karşılığı istifa etme erdemi de olsa, suskunluklarını anlayışla karşılamak mümkün.

 

Ama gerçek olmadığını bal gibi bildikleri bir şeyi alkışlamak onaylanacak bir hareket değil. Bu başkanları not edin ve genel kurul vakti geldiğinde kendi gerçeğinizin ne olduğunu sandıkta hatırlatın. Zira bu iş, zıvanadan çıktı; güle oynaya topluca intihara gidiyoruz.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir