Dünyada pazarlar daralıp da, para tükendikten ya da çok maliyetli hale geldikten sonra aklı başına gelen Türkiye şekersiz sakız çiğniyor. Önce yapısal reform masalıyla başlayan süreç, şimdi de araştırma-geliştirme yapıp, dünya markaları yaratmakla devam eden bir silsile içinde palavra üstüne palavra sıktırıyor.
Peki neden? Ülkede ilk 500 firma açıklanıyor. Bir numaralı şirketiniz dünyada fiyatları zorla 50 dolar seviyesinde tutulan ve talebi her geçen gün azalan petrol ürünleri ticareti ile ilgiliyse, başarı öykülerini zorlamak yerine, oturup uzun uzun düşünmeniz gerekir.
Ortadaki cironun vasat bir Avrupalı şirkete tekabül etmesi bir yanda, elde edilen katma değer sıkıntısı öbür tarafta, şirketlerinizin iş yapmak için kullandığı finansman maliyeti beri tarafta hangi başarıdan bahsediyorsunuz? Ucundan tutmak yerine, meselelerin esasını tartışmadan bu palavrayı sürdürürsünüz, ama bir yandan da ülkeye kötülük edersiniz.
Bir başka önemli örnek: İlk 500 açıklanıyor; İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, manşetlerin hepsini çöpe atacak bir şey söylüyor; ama bu vurgu haberlerde ayrıntı gibi geçiyor.
Yapılan araştırma sanayicinin finansman giderinin 2015 yılında anormal ölçüde arttığını gözler önüne seriyor. Maliyet bir önceki yıla göre yüzde 75,1 yükselmiş durumda. Bunda dolar kurunun etkisi kadar, dünyadaki paranın maliyetli hale gelmesinin de rolü var.
Daha vahimi, sanayicinin elde ettiği 44 milyar TL’lik kârın 28 milyar TL’sinin, yani yüzde 63,4’ünün finansman giderine kurban olması. Halka açık sanayi kuruluşları açısından dünyada ortalama yüzde 16 olan bu kayıp, Türkiye’deki işletmeler adına alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.
Bitmedi; bu maliyet kendi bankalarınızdaki tasarruflardan elde edilen kredilerle ortaya çıkmıyor. Bankacılığın da, reel sektörün de dış borçlanmasının ürünü olarak önümüze geliyor. Bu bütçe ve finansman yapısıyla dünya lideri olunmaz, dünya çapında rekabetçi markalar da yaratılamaz.
Kısa vadeli finansman ihtiyacını da bunun üzerine koyarsanız, Türkiye’nin sanayi kuruluşları adına ne büyük bir riskle karşı karşıya kaldığını daha iyi idrak edersiniz. Ülkeye iktidar edenlerin bu dersi mutlaka çalışması gerekiyor; zira bu bir saatli bombadır.
Bakan çıkmış faizlerin düşürüleceğinden dem vuruyor. Yurtdışından kullandığınız paranın maliyeti ortadan kalkmadan, bu finansman maliyet oranları düşmeden, faizi düşürüp bir de doları patlatın hep beraber eve gidip zil takıp oynayalım.
Çünkü ortaya konulan eÄŸilim deliliÄŸin öbür adı… Anlıyoruz ki, çakma çılgınlık ÅŸekil deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, ekonomide çıldırma olarak önümüze gelecek.
Meselelere yanlış yerden bakıyorsunuz; reel sektörü inşaattan ibaret sanıyorsunuz; faiz, enflasyon, dolar üçgeninde yılların hatasını yeni hatalarla örtmeye çalışıyorsunuz. Çok açık ve net söylüyorum ve uyarıyorum:
Bu yapı ve yaklaşım, Türk reel sektörünü ayağa kalkamayacak bir biçimde tarihin derin yapraklarına gömer. Semeresi de işsizlik ve sosyal patlama olur. Niyetiniz bu değilse, artık bilgisizce konuşmaktan ve müdahil olmaktan vazgeçin.